“hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı.

“hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı.

Elin gavurunun “çifte cehalet tuzağı” diye tanımladığı bir durum var canlar. Onların tanımlayıp bizim yaşadığımız bir hikaye bu. Türkçe karşılığı, “hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” demek.
İşte bu ülkenin sağı solu, dincisi ateisti, cahili okumuşu, her neyi varsa bu kavramın içinde boğulup gitmiş halde. Yüz yılların birikimi saklı halimizin ardında.

Ömrümün kırk yılını “makus kader” diye adlandırıp pek kafa yormadığım bu karmaşada geçirdim. Düşünmeye başladığımdan beri de öyle çok sebeple karşılaştım ki, bunları kim çözer, nasıl çözer çıkmazında yaşıyorum.


“Toplum denen bu kolektif yapı bu hale nasıl geldi?” Sorusuna kendimce bulduğum bir kaç cevabı sizinle paylaşayım müsaadenizle. Olur ya birileri çözüme dair bir umut ışığı yakar karanlığıma.
1- İnanç zannedilen kurumsal dinlerin, sorgusuz kabulü.
2- Milliyetçilik sanılan faşizmin, temsil sorunları.
3- Sosyalizmi komünizmden ayıramayan entelektüel kitlenin ukalalığı.
4- Bilmeyi, ezberlemek sanan eğitimcinin de eğitildiği sistem.
5- Anlamayı, itaat etmek olarak yorumlayan, emir alan pozisyonundaki idareci.
6- Cehaleti, nimet olarak gören yönetici.
7- Bunlar yüzünden cirit atmaktan çekinmeyen dış güçler.
8- Algı manipülasyonunu tek referans haline getiren güç odakları.
9- Fakirliği kader sanan halk.
10- Fili ve kavli dua ayrımına hiç dokunmadan sadece el açıp yalvararak kurtulacağımızı anlatan imamlar.
11- Kavram sömürücüsü hocalar ve aydınlar.
12- Cemaatinin, cennet hayali için -bu dünyayı geç- ahiretini satacağından emin olan şeyhler.
13-Ve üç nokta…

Tüm bunların birleşiminin adı ise ne yazık ki "biz": Kirli, cahil, sapıklık seviyesinde düşüncesiz, azgın, ama hep iyi tarafları öne itilip kalanı görmezden gelinen vasıfsızlaştırılmış toplum.


Benim çözüm önerim eğitime inanan yöneticilerimiz olsaydı her şeyi silip baştan başlamak olurdu, ama bu ülkenin realitesi karşısında elde kalan tek gerçekçi çözüm; iradi olarak düzelme beyanında uzlaşacak zihniyet hiç bir kesimde olmadığından, "ilk denk gelen kuyuya yuvarlanmak." Oluyor.
Olur da oradan çıkmaya karar verirsek, yapısal reformlar hakkında fikirlerinizi tırmanırken konuşuruz.

Gılgamış Kengerli