”Sosyal Sorunlar” Ömer Faruk Erdoğan yazdı.
''Sosyal Sorunlar'' Ömer Faruk Erdoğan yazdı.
"Sosyal sorunlar karşısındaki mücadele ancak hep birlikte yürütülebilir ya da kaybedilir" demiş Mr Bauman.
Ve devamla şunu belirtmiş ; "seçkinlerin giderek zenginleşmesi ile toplum hayatının daha güvenli ve sağlıklı bir hale gelmesi arasında kurulan bağlantı bir hayal ürünüdür siyasi bir propagandadır "
Toplum sınıfları arasında mesafenin açık olduğu yerlerde; suç, obezite, çocuk hamileliği ve akıl hastalıkları çok daha fazla görülmektedir.
Ülkemde Mr. Özal'dan bu yana yaratılmaya çalışılan zengin sınıfla birlikte yukarda sayılan sosyal hastalıklar kılcalımıza kadar işlemekle kalmamış, bizim zenginimiz, geleneksel abartılı saygı kurallarımız sebebiyle ekstra hasta bir kişilik sergilemiştir. Görgüsüz, saygısız ve "görsel artistik vicdan" dışında vicdansız, sonradan görmeler olmuştur.
"Sosyal statü hiyerarşisi, kelimenin gerçek anlamıyla ölümcüldür" der Therborn;
Tepeden tırnağa hasta bir toplumuz. İyileşme iradesi topyekûn gösterilmezse bu sosyal hastalıklar külli yok oluşa sebep olacaktır.
Üç beş kişinin yırtınması yetmeyecektir. Şuan kendini ulaşılmaz ve rahatta görenlerde bu bütünsel yok oluştan kendilerini kurtaramayacaklardır.
Köy orda apaçık durmaktadır.
Gözünüzü kapatsanız da
Başınızı çevirseniz de
Yorganın altına saklansanız da
Orda durmaya devam edecektir.
Biz bu kadar hasta olunca, sıradan sahte insanların, bize sahte hayallerle bezeli, sahte bir geleceği yutturmasına şaşırmamalı.
Savaşı Hitler kazanmış olsaydı tarihin ve dünyanın Auschwitz'i umursama ihtimali var mıydı?
"Yahudiler hak ettikleri cezayı bulmuş" kabul edilmeyecek miydi?
Klişedir ama doğrudur ; "tarihi kazananlar yazar". İşte sırf bu yüzden tüm yaşananların ve bunlara bağlı kabullerin sanal alemden, bir bilgisayar oyunundan zerre farkı yoktur. Kurgu üzerinde yükselir tüm hikaye.
Neticede gerçeklik, gerçeğin ne olarak anlaşılması gerektiğini kimin belirlediğine göre anlam kazanır.
Kısaca hepimizi görgüsüzler tiyatrosunda figüranlaştıran son dönem hayal tacirlerine baş kaldırmak için zaman, son tik taklara doğru ilerlemektedir. “Ya şimdi ya asla” çizgisinde yürüyen bizlerin kayıtsızlığı ise bu ahval ve şerait içinde tam bir aymazlıktır.
Gılgamış Kengerli