”Bilgide Post Modernizm Ötesi” Ezgi Çataltepe yazdı.

''Bilgide Post Modernizm Ötesi'' Ezgi Çataltepe yazdı.

Bilgide Post Modernizm Ötesi

Bizden önceki kuşaklar için okumak yepyeni dünyaların kapılarını açmak için neredeyse tek yolmuş. Özellikle 1980’li yıllar ve öncesinde yani görsel haber araçları henüz bu kadar gelişmemişken ve internetin varlığı bile tam olarak bilinmiyorken yazılmış pek çok eserde görebilmek mümkün bunu. Ayrıca Türk edebiyatının büyükleri arasında girmiş tüm sanatçıların yalnızca kitap okuyarak varlıklarını tamamladıklarını da sık sık dinliyoruz, hayat hikâyelerinde.

Döneminde Don Kişot’la tanışmış genç bir zihin yel değirmenleri ve hayatı yaşama biçimi arasındaki bağlantıyı kolayca çözebilmiştir. Bilgiye erişimin dolambaçlı yollardan hatta kimi zaman imkânsıza yakın yöntemlerle gerçekleştirildiği bir dönemde yel değirmeni metaforunun Don Kişot’un kendi zihnindeki sınırları tasvir ettiğini anlamak çok da güç olmamıştır. Eserin yazıldığı dönemden ise hiç söz etmeyeceğim. Bu da aynı dönemlerde dünyayı değiştirmeyi bu kadar arzulayan nesillerin ortaya çıkmasını açıklayan bir durum bana kalırsa. Dolambaçlı bilgi aynı zamanda bilginin insan zihninde kolayca şekillendirilmesi ve yaratım gücünün ortaya çıkarılması insana kendi hayatı üzerinde de bir yaratım gücü veriyordu herhalde. İşte bu yüzden düzenleri o ya da bu yönde değiştirmek için hayatlarını ortaya koyan milyonlarca insan dolaştı dünyada 10 hatta 100 yıllarca. Çünkü onlar Don Kişot’un yel değirmenlerini istediklerinde görebileceklerini ve istediklerinde kolayca yenebileceklerini anlıyor ve bunda bir gerçek dışılık görmüyordu.

Kendi dönemime geldiğimde dolambaçlı bilginin neredeyse tamamen ortadan kalktığını, bilgiye erişimin pek çok şeyden daha kolay olduğunu görüyorum. Bu dünyanın en büyük, en kıymetli devrimlerinden biri ve büyümeye devam edecek. Aslında yeni nesil düzen, geçmiş nesillerin dünyayı baştan aşağı değiştirme arzusunun pratik olarak gerçekleşebileceğini gösterdi. Dünya bir anda tamamen değişti ve değişmeyi de sürdürüyor. Bir bakıma Güneş’i bile tutabiliyor insanlık artık. Yine de o Don Kişot’un yel değirmenlerini hayal ederek büyümüş nesil için bu devrim tatmin edici olmadı.

Tatmin edici olmadı diyorum çünkü onlardan birkaç nesil sonrasına dâhil olmama rağmen ben de dünyanın içinde bulunduğu bu devrimin içinde kendimi biraz boş hissediyorum. Artık bilgiye o kadar kolay bir şekilde ulaşıyoruz ki onu yorumlamamıza, sorgulamamıza gerek kalmıyor. Birkaç saniye ve birkaç hamle bize tüm Don Kişot’u anlatıyor. Yel değirmenlerini hayal etmeye gerek yok. Don Kişot’un kendiyle ve dünyadaki varoluşuyla savaşan bir kahraman olduğunu değil, “saçma” işlerle uğraşan bir akıl hastası olduğunu düşünüyor herkes. Daha doğrusu bu döneme yapışan salt ve acı realist düşünce, insanların bu sonuca ulaşacakları korkusunu hissettiriyor bana. Post-modern dönemin bireyci, uçarı ve depresif havası artık öfkeli, kolaycı ve kaba bir çığlığa dönüştü. Post-postmodernizm!