İmamoğlu’ndan ‘bakan’ göndermesi: Adaylarına güvenmiyorlar demek ki!

İmamoğlu’ndan 'bakan' göndermesi: Adaylarına güvenmiyorlar demek ki!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bakanların, rakibi Murat Kurum için seçim çalışması yapmasını bir kez daha eleştirdi ve “Adaylarına güvenmiyorlar demek ki. E o zaman yazık değil mi arkadaşınıza?" dedi.



İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin ilçe belediye başkan adayları Tonguç Çoban’la Kağıthane’de; Yüksel Yalçın’la Güngören’de; Emine Gülizar Emecan’la Bahçelievler’de, seçim otobüsü içerisinden vatandaşları selamladı.

Her üç ilçede de vatandaşlar, İmamoğlu ve adaylara sevgi gösterilerinde bulundu. İmamoğlu’na olan ilgi, 20’li yaşlarının başında köftecilik yapıp, ikamet ettiği Güngören’de de devam etti. İmamoğlu, seçim otobüsünün önünü kesip, kendisine sevgi gösterilerinde bulunan vatandaşlara, “Bu cadde, benim caddem. Yaklaşık 10-12 yıl buralarda ticaretimle, yaşamımla var oldum. Burada birçok insanı selamladım, kader birliği yaptım. Güngören'i ayrı seviyorum. Yüksel Yalçın Başkanımla, çok güzel bir 5 yıl Güngören’e daha farklı bir hizmet verme arzusundayız. Siz kıymetli dostlarım vasıtasıyla bütün komşularımıza, bütün gün görevli hemşehrilerime sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum. İnşallah 1 Nisan'dan sonra İstanbul kazanacak, 16 milyonun iradesi kazanacak. İstanbul'un güçlü, vicdan ittifakı kazanacak” sözleriyle seslendi.

İmamoğlu, bugünün ilçe turlarını, Gaziosmanpaşa Küçükköy Meydanı’nda, CHP Gaziosmanpaşa Belediye Başkan adayı Hakan Bahçetepe ile birlikte gerçekleştirdiği halk buluşmasıyla noktaladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ve CHP milletvekili Ali Gökçek de halk buluşmasına katılan isimler oldu. Meydanı dolduran coşkulu kalabalığın sevgi gösterileri altında konuşan İmamoğlu, alana komşu İBB Yurdu’nda kalan ve kendisini izleyen öğrencileri selamladı. İmamoğlu, vatandaşların ellerinde yükselen bazı dövizlere şu ilginç karşılıkları verdi:

“Küçük delikanlı diyor ki, ‘Tek umudumuz sensin.’ Şimdi bak; umut ne biliyor musun? Esas umut sensin, sen. Ben sana baktığımda umudu görüyorum, küçük dev adam. ‘Küçükköylü kadınların kalbindesin.’ Eğer size hizmette layık olursak, ne mutlu bize. Allah, bizi bu şehrin bütün hanımefendilerine mahcup etmesin. ‘Hoş geldin metrolar kralı.’ Estağfurullah. Tabii ki metroları yaptık. Bakın söyleyeyim. 122 kilometre diyorlar. 25 yılda yaptıklarının yarısından daha fazlasını, bu kardeşiniz, ekip arkadaşlarıyla 5 yılda yaptı; 65 kilometre. Yani hani adımlasam, nasıl adımlarım bilmiyorum ama; bir gün, bir adımın bir kilometre etmediğini gösterecekler ona ama ne zaman bilmiyorum. ‘Ne sağı, ne solu, tek yol İmamoğlu’ demiş. Bu duyguya layık olmak, benim için dünyanın en güzel şeyi. Nedir biliyor musunuz layık olmak? Şu: Bu toplumun tamamına, görüşleri ne olursa olsun, etnik kökeni, yaşamı, inancı, mezhebi ne olursa olsun, ben, bu şehrin her insanı tarafından eğer rızalık alıyorsam, helallik alıyorsam ne mutlu bana. Dünyanın en mutlu insanı olurum. ’17 bakan geldi de İstanbul'a senin gibi bakan gelmedi.’ Helal olsun hanımefendi, teşekkür ederim. Bakınız tam istediğim afiş bu. ‘Küçükköy’e hoş geldiniz’ diyor, altına da yazıyor; ‘İstanbul'un muhafızları."

Seçimlere çık kısa bir süre kaldığını hatırlatan İmamoğlu, rakibi Murat Kurum’a, “31 Mart'a kaç gün kaldı? Bunu da adımlayayım mı? 1, 2… Yok, dur; perşembe, cuma, cumartesi. 3 gün. Sonra seçim. Ben bu seçimi niye seviyorum biliyor musunuz? Seçimde herkese eşitleniyor. Milyarderi de eşit, bakkalı da eşit. Köftecisi de eşit, bakanı da eşit” göndermesinde bulundu. Eşitlik durumunun, ülkemize Cumhuriyetin hediyesi olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Bu güzel Türkiye Cumhuriyeti'ne ne kadar minnettar olsak az. Büyük bir minnettarlık borcumuz var. Onu ne yapacağız? Pazar günü, demokrasimizi ve Cumhuriyetimizi korumak için, hepimiz, hep birlikte demokrasi bayramı adına oy kullanmaya gideceğiz” dedi. İmamoğlu, iktidar kanadıyla kendilerinin anlayış farklılığını, “Birisi diyor ki, ‘Ben her şeyi bilirim.’ Her şeyi kendine ait görüyor. Biz de diyoruz ki; şu an konuştuğumuz bütün meseleler, milletimizin meseleleri, milletimize ait olan şeyleri konuşuyoruz. Milletimizin hakkını, milletimize emanet etmek için konuşuyoruz. Yani sizlerin hakkını, kendi hakkı gibi gören anlayışa karşı, bu pazar günü, hepimiz görevimizi yerine getirmekle yükümlüyüz” sözleriyle dile getirdi.

“Bu millet buyruğu sevmez, emredeni sevmez, talimat vereni sevmez” diyen İmamoğlu, “Bu millet, idareci olanın milletine had bildireni varsa, o idareciyi de sevmez. Öyle değil mi? Zaten güzel Cumhuriyet, bu güzel sistem bize ne şu talimatı vermiş: Cumhuriyetin yöneticileri, vatandaşına karşı had bildiren değil, vatandaşına karşı haddini bilen olmalı” ifadelerini kullandı. Siyasete atıldığı günden beri, güzel dil kullanma prensibinden vazgeçmediğinin altını çizen İmamoğlu, “Seçim gelince bunların bir anda huyları değişiyor. Bunlar, ricada bulunmaya başlıyorlar. Hemen yumuşuyorlar. Öyle mi? Seçimden seçime. Ama seçim bitti mi, ne biliyorlarsa, onu yapıyorlar. Doğru mu? Geçen sene genel seçimde ne dediler? Dediler ki, ‘Biz artık mülakat sistemini kaldıracağız.’ Kalktı mı? Kaldırmazlar. Ama seçim geçti mi, millete efelik yaparlar. Bunlar neden anlarlar biliyor musunuz? Bu anlayışa, bu sandıkta sağlam bir ders verirseniz, Gaziosmanpaşa'da sağlam bir sandık sesi çıkarsa, İstanbul'da sağlam bir sandık sesi çıkarsa, bunlar kendine gelir. ‘Ne yapalım’ diye tutuşurlar” dedi.

Ankara’dan İstanbul’a taşınan bakanlar konusunu bir kez daha gündemine alan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Hani güzel bir şarkı vardı, ‘Ankara'da abim geldi’ diye. Ben de severim o şarkıyı. Şimdi bu şarkıyı bu sene değiştirdik; ‘Ankara'dan kabine geldi.’ Doğru mu? Bütün kabine burada. Geziyorlar mı? Ekrem İmamoğlu'na karşı çalışıyorlar mı? Biri Pendik'te, biri Sancaktepe'de, birisi Fatih'te, öbürü Bahçelievler'de dolaşıyorlar mı? Hatta şarkı söyleyip, eğlenenler de var gördünüz mü? Bakıyorsun İçişleri Bakanı; bu seçimin güvenliğinden sorumlu. Adalet Bakanı; bu süreçteki olaylardan sorumlu. Sağlık bakanı; sağlıkla ilgili süreçlerden sorumlu. Bakanlıkları boşaltmışlar, koşa koşa gelmişler ve burada, Ekrem İmamoğlu'nun karşısında birleşmişler. Şimdi bunu birkaç tane anlamı var: Bir; adaylarına güvenmiyorlar demek ki. Doğru mu? E o zaman yazık değil mi arkadaşınıza? Yani bakan arkadaşınızı, mahcup duruma düşürmüyor musunuz? İki; bu kadar önemli işleri var Türkiye Cumhuriyeti devletimizin. Her bakanlığın işlerini sayacak değilim; ekonomi, maliye, her konuda… Git enflasyonla uğraş. Git bu şehrin, bu ülkenin seçim güvenliğiyle uğraş. Git sağlıkla ilgili hastanelerde yaşanan sorunlarla ilgilen. Emeklinin maaşıyla ilgilen.”

Ama bunlar, buraya geliyorlar. Hem de raporlu da gelmiyorlar. Allah bilir, kendilerine fazla mesai de yazdırırlar. Bunlar atanmış arkadaşlar, bunlar kendilerine fazla mesai bile yazdırırlar. Ben, kendi ahlakım gereği, normalde bunları bu kadar konuşmam. Niye biliyor musunuz? Belki içlerinde utanma huyu olan vardır da utanırlar diye konuşuyorum. Utanırlar diye. Yoksa bu kadar konuşmam. Ama utansınlar diye konuşuyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bakanı olmak ne demek ya? İşinize baksanıza. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bakanı ağır olacak. Görevini yapacak. Herkesin ona eşit gözle bakmasını sağlayacaksın. Ama geliyorsun burada seçim çalışması yapıyorsun; bir de şarkılarla, türkülerle anons yaparak. Yazıktır, günahtır. Bu millet o zaman senin seçim güvenliğini sağlıklı bir şekilde yürüteceğinden nasıl emin olacak? Güvenebilir misiniz? Güvenemezsiniz. O bakımdan, kendilerine çeki düzen versinler diye, bunları anlatıyorum.”

Kendi dönemlerinde, kurum tarihinde ilk olan uygulamalarının ve önümüzdeki dönemde yapacakları hizmetlerin kısa dökümlerini yapan İmamoğlu, “Hatırlıyor musunuz pandemiyi? Pandemide, insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere topladığımız bağışlara el koydular; hatırlıyor musunuz? Baktık ki bunlar bu kadar çizmeyi aşıyorlar, mucizevi bir şey bulduk. ‘Askıda Fatura’yı bulduk. 600 bin insanın faturası ödendi. Alan el, veren eli görmedi. Öyle bir vicdan köprüsü kurduk ki, dünya bu yaptığımızı alkışladı. Onun için biz bu dönem, şehrimize nefes aldırdık. Biz bu şehre, bereket getirdik. Niye biliyor musunuz bereket geldi? Milletin parasını millete verdik. Onun için bereket geldi. Bir avuç insana değil, milletin parasını millete verdik” diye konuştu.

Vatandaşları, seçim gününe kadar çalışmaya ve sandıklarda görev almaya davet eden İmamoğlu, konuşmasını özetle şu sözlerle tamamladı:

“Bu seçimi bir siyasi parti kazanmayacak. Bu seçimi, Küçükköylüler kazanacak. Bu seçimi, Gaziosmanpaşalılar kazanacak. Bu seçimi, bu şehrin çocukları kazanacak, bu şehrin gençleri kazanacak, bu şehrin hanımefendileri kazanacak. Dolayısıyla, millet kazanacak, millet. O nedenle okullarınızdan ayrılmayın. O günü orada, demokrasi şöleni gibi geçirmeye hazır mıyız? Oylarınızı, güçlerinizi, yüreklerinizi, enerjinizi birleştirmeye hazır mıyız? İsrafa, ihanete karşı gelmeye hazır mıyız? Size çok zor bir soru soracağım. Sorayım mı? Kanal mı, İstanbul mu? O zaman pazar günü ne yapıyoruz? Kanal hayali kuranlara diyoruz ki; ‘Güle güle, güle güle. 16 milyon İstanbul muhafızı var.’ Size söz veriyorum. 1 Nisan günü bu kardeşiniz, siz yetki verirseniz, Yaradan nasip ederse, Allah sağlık, sıhhat verirse, sizlere söz veriyorum, ant içiyorum. Hakan Bahçetepe ve bütün arkadaşlarımla ahlaklı, erdemli, halkı için çalışan, kalka hizmetin, Hakk'a hizmet olduğunu bilen ahlaklı bir süreci, daha güçlü bir icraatı sizlere var etmek için -değil atan karınca- gece-gündüz çalışmaya hazır Belediye Başkanınız olacağım. Size söz veriyorum. Size söz veriyorum. Ant içiyorum. Son söz: Onlar ne diyor? ‘Tam gaz geri.’ Biz ne diyoruz? Tam yol ileri.”