“Ben Atatürkçüyüm, ama market Atatürkçüsü değil; Kuvayı Milliye Atatürkçüsüyüm.”
Attilâ İlhan, sadece aşk şiirleriyle tanınan bir edebiyatçı değil; aynı zamanda Türk milletine gönülden bağlı bir fikir adamıydı. Gençliğinde sol çevrelerde bulunsa da, zamanla Türk milletinin öz değerlerine yönelerek Türkçü, milliyetçi ve Atatürkçü bir çizgi benimsedi.
Bazı insanlar bir nesli etkiler, bazılarıysa bir milleti. Attilâ İlhan, yalnızca kalem tutan bir şair değil; Türk milletinin hafızasında yer etmiş, fikirleriyle yön vermiş bir milliyetçi aydındı. Onun adı anıldığında akla sadece aşk şiirleri değil, aynı zamanda milletine, tarihine ve kültürüne duyduğu büyük bağlılık gelmeli.
Kimi onu romantik dizeleriyle hatırlar, kimi “sol”la olan ilişkisiyle. Ama çok az kişi, onun yüreğiyle Türkçü olduğunu, fikirlerinin mayasının Anadolu’nun rüzgârında, mehterin gümbürtüsünde, Kuvayı Milliye ruhunda yoğrulduğunu bilir.
Ve o unutulmaz söz, hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor:
“Mehter çaldığında bir komünistten dokuz milliyetçi çıkar.”
Bir milletin genetik hafızasını bu kadar kısa ve bu kadar net anlatan başka bir cümle var mı? Bu söz, yalnızca bir ironi değil; aynı zamanda Türk’ün ruh kodlarını çözmüş bir şairin, nesline attığı tokattır.
• 1941: Nazım Hikmet'e yazdığı mektup nedeniyle tutuklandı.
• 1950'ler: Paris'e giderek Batı solunu ve Marksizmi yerinde inceledi.
• 1970'ler: “Solculuk Batıcılık değildir” diyerek solun millet karşıtı damarını eleştirdi.
• 1980 sonrası: Türkçü, Atatürkçü ve milliyetçi bir çizgiyle fikirlerini keskinleştirdi.
“Ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum.”
Bu dizelerdeki "sen", yalnızca bir sevgili değil; bu memleketin ta kendisidir.
Çünkü Attilâ İlhan, aşkı da vatana benzeten adamlardandı.
Bugün Yaşasaydı Ne Derdi?
Bugün Attilâ İlhan yaşasaydı, “sahte Atatürkçüler”in maskesini çoktan indirirdi.
- Sosyal medyada Atatürk’ü etiketleyip Batı hayranlığı yapanlara ne derdi?
- Milli eğitimin millilikten uzaklaştığına sessiz kalır mıydı?
- Türk gençliğinin kültürsüzleşmesine, “globalleşme” kisvesiyle Türklüğün unutulmasına susar mıydı?
Hiç sanmıyorum. O hâlâ aynı kararlılıkla yazardı:
“Ben market Atatürkçüsü değilim, Kuvayı Milliye Atatürkçüsüyüm!”
Sahi, sen en son ne zaman mehter çalarken içinin titrediğini fark ettin?
Attilâ İlhan’ı anlamak için onu sadece okumak yetmez. Onun gibi hissetmek, onun gibi memlekete “mecbur” olmak gerekir.
Ve evet...
Biz ona mecburuz. Belki de en çok bugün.
Bu yazı, sadece bir edebiyatçıyı değil; fikriyle, duruşuyla, irfanıyla bir Türk münevverini anmak içindir. Onu sadece solcu zannedenlere, sadece romantik görenlere bir hatırlatma:
Attilâ İlhan, bu milletin özüdür. Ve o özü anlamayan, bu toprağın sesini de duyamaz.
BU BİR MERVE ÇALIŞKAN HABERİDİR.