Süper Lig’de Perde Bu Akşam Açılıyor: Yeni Sezonun İlk Düdüğü Gaziantep’te!

Türkiye Futbol Federasyonu’nun açıkladığı takvime göre sezon, 8 Ağustos 2025’te başlayıp 17 Mayıs 2026’da tamamlanacak. İlk haftada bazı maçlar, Avrupa kupalarındaki temsilcilerimizin programı nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Bu durum, ligin daha ilk günlerinde fikstür planlamasının önemini bizlere bir kez daha gösterdi.

Sezon öncesinde takımların hazırlık süreçleri ve yapılan transferleri göz önünde bulundurursak önemli hamlelerin yapıldığını söylemek mümkün. Kimi kulüpler kadrolarını korurken, kimileri genç yeteneklerle geleceğe yatırım yaptı. Tribünler ise yeniden dolmaya, marşlar ve besteler stadyumları sarmaya hazırlanıyor. Taraftarlar uzun süredir bekledikleri sezona umutla bakıyor; sahada ise ilk düdükle birlikte tüm hesaplar test edilecek.

Bu sezon, teknik direktörlerin ilk haftadan itibaren sistemleri yerleştirme çabası ve kadro rotasyonları yine belgin bir rol oynayacak gibi gözüküyor; Lig maratonunda başarının anahtarı sayılan sakatlık yönetimi ve rotasyon stratejileri gibi değişkenleri düşündüğümüzde özellikle fiziksel yüklemelerde dikkatli olunması sezonun geneli açısından daha doğru ve sağlıklı olacaktır.

Hamza TAŞ’ın notu: “Renk Körü” olacağımız bir sezon olsun…

Geçen sabah koşarken Renk Körü’nü dinlemekteydim. Yüksek Sadakat’in bendeki yeri bir kenara; dinlediğim her müziğin tınısına ve sözlerine çok çabuk kapılan biri olarak bu kıymetli parça kalbime dokundu. Bir kez daha anladım; bu şarkıdaki “renk körü” ifadesinin yalnızca bir görsel bozukluğa değil, çok daha derin, evrensel bir hakikati işaret ettiğini.

Evet, yaşadıklarımızı ve bize yaşatılanları unutmak mümkün değil, belki de unutmamalıyız. Ama artık, en azından futbol gibi bizleri birleştiren değerler özelinde tutkulu tarafgirliğin ötesine geçme vakti gelmedi mi?

Adaletin rengi olmaz, eşitliğin forması yoktur. Vicdan ise yalnızca kendi rengini değil, tüm renkleri görebildiğinde gerçek anlamını bulur. Yakın olduğumuz renklerle şekillendirdiğimiz adalet anlayışı, bizi gittikçe karanlık bir tünele sokuyor. İşin vahim tarafı, bu tünelin ucunda bir ışık yok; öfke, haksızlık ve körleşmiş aidiyetler var.

Sadece futbolda değil; hayatın çeşitli alanlarında da artık parçayı değil, bütünü görelim. Formaları değil, değerleri savunalım. Notumun başında da belirttiğim üzere, yazmış olduğum bu satırlar yalnızca bir fikirden ibaretken koşmaktaydım. Belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu: Koşmak… ama önyargılardan, taassuptan, kutuplardan uzaklara doğru...

Hulâsa, artık herkesin renginden bağımsız, ortak bir vicdanda buluşma zamanı.

Futbolda yeni bir sezon daha başlıyor. Yine tribünler dolacak, marşlar ve besteler yükselecek, gözler sahaya çevrilecek. Yine sevinçle sarılacağız, bazen de öfkeyle susacağız. Yalnız her şeyden evvel, bu oyunun bizi bir araya getiren, birleştiren yönünü hatırlayalım. Futbol sadece skorlar, puanlar, kupalar değildir; futbol, aynı gökyüzüne bakan binlerce farklı kalbin aynı anda çarpmasıdır.

Olması gerektiği gibi hepimiz bu güzel oyunu sadece kendi rengimizle değil, insan kalabilme yetimizle sevelim. Yeni sezon; hak edenin kazandığı, kaybedenin alkışlandığı, çocukların hayranlıkla izlediği, seyircinin futbolun güzelliğinde buluştuğu bir hikâyeye dönüşsün.

Umarım bu yıl; formalardan çok dostluklar konuşur. Hakem düdüğünden çok vicdan sesi duyulur. Yeni sezon hepimize huzur, sağlık, centilmenlik ve unutulmaz anlar getirsin.

Sezon başlasın ama bu kez kalpler aynı renkte atsın.

Araştırmacı Gazeteci Yazar Hamza TAŞ