DEHŞET! AİLE FACİASI: OĞLUNU ÖLDÜRDÜ, EŞİNİ AĞIR YARALADI!
İzmir'in Tire ilçesinde yaşanan aile içi tartışma, korkunç bir faciayla sonuçlandı. Ş.K. (55), av tüfeğiyle ateş ederek oğlu Aşkın Kaya'nın ölümüne neden oldu, eşi Gülşen Kaya'yı ise ağır yaraladı. Olay sonrası kaçan zanlının yakalanması için çalışma başlatılırken, bu trajik vaka, uzmanların dikkat çektiği ve alarm veren seviyeye ulaşan aile içi şiddet ve cinayet vakalarını bir kez daha acil önlem alınması gereken toplumsal bir sorun olarak gündeme getirdi.
Ş.K. (55), aile içi tartışmada av tüfeğiyle dehşet saçtı. Oğlu Aşkın Kaya olay yerinde hayatını kaybederken, eşi Gülşen Kaya (50) ağır yaralandı. Yaşanan bu son vaka, uzmanların 'alarm zilleri çalıyor' dediği artan aile içi şiddet olaylarını bir kez daha gündeme taşıdı.
İzmir'in Tire ilçesine bağlı Dallık Mahallesi, dün akşam saatlerinde korkunç bir aile faciasına sahne oldu. İddiaya göre, Ş.K. ile oğlu Aşkın Kaya ve eşi Gülşen Kaya arasında henüz belirlenemeyen bir sebeple tartışma başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Ş.K., evde bulunan av tüfeğini alarak önce oğluna, ardından eşine ateş etti.
Silah sesleri üzerine çevredekilerin ihbarıyla olay yerine hızla sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin incelemesinde, saçmaların isabet ettiği Aşkın Kaya'nın hayatını kaybettiği belirlendi. Ağır yaralanan Gülşen Kaya (50) ise olay yerindeki ilk müdahalenin ardından acilen Tire Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Olayın ardından kaçan zanlı Ş.K.'nın yakalanması için jandarma tarafından geniş çaplı bir arama çalışması başlatıldı.
Artan Aile İçi Şiddet Vakaları Alarm Veriyor
Tire'de yaşanan bu son trajik olay, Türkiye'de son dönemde endişe verici boyutlara ulaşan aile içi şiddet ve cinayet vakalarını yeniden odak noktasına getirdi. Uzmanlar, pandemi sonrası ekonomik ve sosyal gerginliklerin, bireyler üzerindeki baskıyı artırarak aile içi şiddetin tetikleyicisi olabileceğine dikkat çekiyor.
Sadece fiziksel şiddetin değil, aynı zamanda psikolojik ve ekonomik şiddetin de yaygınlaştığı bu dönemde, uzmanlar toplumsal farkındalığın artırılması, erken müdahale mekanizmalarının güçlendirilmesi ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması gerektiğinin altını çiziyor. Aile içerisinde yaşanan basit bir tartışmanın bile bir faciaya dönüşebilmesi, hem toplumsal hem de kurumsal düzeyde alınması gereken önlemlerin ne kadar acil olduğunu gözler önüne seriyor.
Elbette, son olaylardan yola çıkarak, toplumsal şiddet ve aile içi şiddet vakalarının artışını inceleyen bir makale taslağı hazırlıyorum:
YÜKSELEN TEHLİKE: TOPLUMSAL VE AİLE İÇİ ŞİDDET VAKALARINDAKİ ALARM ZİLLERİ
21 Ekim 2025
Türkiye, son dönemde artan toplumsal gerilim ve bireysel çatışmaların acı sonuçlarıyla yüzleşiyor. Özellikle aile içerisinde yaşanan ve sıklıkla ölümle sonuçlanan şiddet olayları, meselenin sadece bir "adli vaka" olmanın ötesinde, acil müdahale gerektiren derin bir toplumsal krize dönüştüğünü gösteriyor. İzmir’de yaşanan ve babanın av tüfeğiyle oğlunu öldürüp eşini yaralaması gibi trajik olaylar, buzdağının yalnızca görünen yüzü. Peki, bu şiddet sarmalı neden bu kadar hızla tırmanıyor?
Şiddetin Kökenindeki Tetikleyiciler
Toplumsal şiddet vakalarının artışı, genellikle çok boyutlu sosyo-ekonomik ve psikolojik faktörlerin kesişiminden kaynaklanıyor. Uzmanlar, bu artışın temelinde yatan birkaç kritik nedeni işaret ediyor:
- Ekonomik Baskı ve Belirsizlik: Yüksek enflasyon, işsizlik ve genel ekonomik sıkıntılar, bireyler üzerindeki stresi ve gerginliği artırıyor. Ekonomik istikrarsızlık, özellikle erkekler üzerinde kurulan 'ailenin geçimini sağlama' baskısını artırarak, kontrol kaybı hissiyle şiddete başvurma eğilimini tetikleyebiliyor.
- Psikolojik Sağlık ve Erişim Sorunları: Toplumun genelinde ruh sağlığı hizmetlerine erişimin zorluğu ve psikolojik destek almanın hâlâ bir "tabu" olarak görülmesi, bireylerin öfke kontrolü ve problem çözme becerilerini zayıflatıyor. Birikmiş öfke ve çözülmemiş travmalar, en ufak bir tartışmada dahi patlak verebiliyor.
- Toplumsal Kutplaşma ve Dil: Siyasetten medyaya kadar pek çok alanda kullanılan ayrıştırıcı, ötekileştirici ve agresif dil, toplumsal hoşgörü eşiğini düşürüyor. Şiddet dilinin normalleşmesi, fiziksel şiddetin de meşru bir çözüm yolu olarak görülmesine zemin hazırlayabiliyor.
- Hukuki Süreçler ve Cezaların Algılanması: Şiddet uygulayanların yeterince caydırıcı cezalarla karşılaşmaması ya da hukuki süreçlerin uzun sürmesi, potansiyel faillerde "cezasızlık algısı" yaratabiliyor.
Aile İçi Şiddet: Kapalı Kapılar Ardındaki Vahşet
Toplumsal şiddetin en görünür ancak en zor müdahale edilen alanı, ne yazık ki aile içi şiddet. Evin "güvenli liman" olması gerekirken, tartışmaların cinayetle sonuçlandığı bir savaş alanına dönmesi, yapısal sorunların derinliğini gösteriyor. Aile içi şiddet, sadece fiziksel yaralanmalarla sınırlı kalmayıp, çocukların psikolojisi üzerinde kalıcı hasarlar bırakarak şiddeti nesiller boyu aktaran bir döngü yaratıyor.
- Kadın Cinayetleri ve Koruma Mekanizmaları: Aile içi şiddetin en acı sonucu olan kadın cinayetleri, mevcut koruma ve önleme sistemlerinin yetersizliğini ortaya koyuyor. 6284 sayılı yasa ve Elektronik Kelepçe gibi uygulamaların etkinliğinin artırılması elzemdir.
- Erken Müdahalenin Önemi: Tartışmanın kontrolden çıkmadan önce tanınması ve müdahale edilmesi kritik önem taşıyor. Bu, komşuların, akrabaların veya çevredekilerin şüpheli durumları ihbar etme cesaretini ve sorumluluğunu gerektiriyor.
Çözüm Yolları ve Yapısal Değişim Gereksinimi
Bu yükselen tehlikeyi durdurmak için tekil çözümler yerine, çok katmanlı ve yapısal bir değişim şarttır:
- Eğitim ve Farkındalık: Okul öncesinden başlayarak eğitim müfredatına zorunlu öfke yönetimi, çatışma çözümü ve empati derslerinin eklenmesi.
- Ekonomik Tedbirler: Özellikle dar gelirli aileler üzerindeki ekonomik baskıyı hafifletecek, istihdamı ve sosyal yardımları hedef alan politikalar.
- Psikososyal Destek Ağlarının Güçlendirilmesi: Ücretsiz ve kolay erişilebilir psikolog ve sosyal hizmet uzmanı desteğinin yaygınlaştırılması.
- Yasal Caydırıcılık: Şiddet suçlarına verilen cezaların etkinliği ve hızlandırılması, cezasızlık algısının ortadan kaldırılması.
Toplumsal ve aile içi şiddet, bir şehrin ya da bir ailenin sorunu değil, topyekûn bir Türkiye sorunudur. Bu sorunun çözümü, yalnızca güvenlik güçlerinin değil; hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve en önemlisi her bir bireyin sorumluluğundadır. Huzurlu bir toplum, ancak şiddete sıfır tolerans göstererek inşa edilebilir.
Gazeteci Yazar Tankutalp Altunsoy Haberidir....
#AileİçiŞiddet #AileFaciası #İzmir #Tire #Cinayet #AvTüfeği #ŞiddetVakaları #Dehşet #OğlunuÖldürdü #EşiniYaraladı #GülşenKaya #AşkınKaya #ŞK #Jandarma #SağlıkEkipleri #Tartışma #EvİçiŞiddet #ToplumsalSorun #SonVaka #KorkunçOlay #Mahalle #Dallık #AğırYaralı #HayatiTehlike #Gözaltı #KaçanZanlı #AramaÇalışması #UzmanGörüşü #RuhSağlığı #AcilÖnlem