UEFA’nın gün içinde yaptığı açıklamasına göre 5 Haziran 2027’deki Şampiyonlar Ligi finali Atletico Madrid’in ev sahipliğini yaptığı Estadio Metropolitano’da oynanacak. Metropolitano, teknolojik altyapısı, ulaşım olanakları ve büyük etkinlikleri ağırlama deneyimi nedeniyle tercih edildi. Ayrıca stadyum daha önce 2019 finaline de ev sahipliği yapmıştı. Karar, San Siro’nun dönüşüm belirsizlikleriyle yeniden şekillenen ev sahibi takviminde UEFA’nın hazır ve güvenilir tesis önceliğini gösteriyor.
Tabii temsil etme söz konusu olunca ibre ister istemez bize de dönüyor. Türkiye hem büyük maçlara hem de yoğun turnuva trafiğine hazır olma iddiasını pekiştirmek istiyor. Son dönemlerde ve yakın gelecekte ülkemizde düzenlenen ve dikkat çeken bazı organizasyonlar ve gerçekleştiği stadyumlar şöyle:
Bu gelişmeler ışığında ayrıca UEFA, İstanbul’da kalıcı iş birliğini artırmak amacıyla bölgesel ofisini de açtı; bu gelişme Türkiye’nin Avrupa futbol organizasyonlarına yakınlığı ve oynanacak büyük müsabakalara ev sahipliği kapasitesini güçlendiriyor.
Bizlerin bu tür organizasyonların düzenleyicisi olmamızın ön cephesindeki güçlü yanlarından biri de hiç kuşkusuz İstanbul’un iki büyük modern stadyumu olan Atatürk Olimpiyat & Beşiktaş Park’ın büyük final deneyimine sahip olması. Bu durum EURO 2032’deki ortak ev sahipliğinde Türkiye’yi uzun vadeli yatırımlarla stadyum modernizasyonu ve turizm canlandırma ajandasında ön plana çıkarıyor.
Elbette bu gelişmelerin yanında titizlikle dikkat etmemiz gereken hususlar da var. Büyük organizasyonların prestiji, saha içi güvenlik sorunları, stadyum çevresi yönetimi ve izinsiz saha girişleri gibi talihsiz vakalarla lekelendiğinde zarar görüyor. Geçmişte bazı büyük maçlarda yaşanan saha olayları (izinsiz atlamalar, güvenlik boşlukları vb.) sadece maç akışını bozmakla kalmadı ülke itibarına da gölge düşürdü. Benzeri olayların tekerrür etmemesi için güvenlik ve taraftar yönetimi oldukça önemli.
Final gibi günübirlik olaylarda ulaşım, otopark, havaalanı bağlantıları ve şehir içi konaklama planlaması kusursuz olmalı. Erişim ve konaklama kapasitesinin bu doğrultuda saygın bir seviyeye çıkartılması büyük bir olası problemi ortadan kaldıracaktır.
Avrupa standartlarında etkinlik görevlilerinin ve polislerin koordinasyonu, acil durum planları ve uluslararası medya yönetimi mutlaka yerinde olmalı. Bu noktada eğitimli güvenlik personeli ve diğer görevlilerin ihtimaller dahilinde oluşacak kriz iletişimini iyi sağlamaları gerekmekte.
Bir final, bir gecelik şampiyonluk demek değil; binlerce turistin gelişinin, otellerin dolmasının, şehrin vitrine çıkmasının kapısıdır. UEFA finallerini çekmek bir övünç meselesidir; korumak ise bir ciddiyet meselesi.
UEFA’nın 2027 finalini Madrid’e vermesi, Türkiye için bir uyarı niteliğinde. Atatürk Olimpiyat’tan Beşiktaş Park’a, Konya’dan Trabzon’a uzanan modern statlarımızla güçlü bir altyapımız var. Haliyle EURO 2032 ile de bizleri daha büyük bir sınav bekliyor. Fakat bu fırsatları gerçek prestije çevirmek, yalnızca stadyumlarla değil; güvenlikten misafirperverliğe, organizasyondan şehrin ruhuna kadar her alanda kusursuz bir hazırlıkla mümkün. Ne kadar ihtişam istersek o kadar düzen isteriz. Niyetimiz büyükse, tedbirimiz de büyük olmalı.
Hamza TAŞ’ın Notu: Temsil İle Ölçülen Niyet…
Avrupalı delegelerin kararları stada değil, devlete, şehre ve insanına güveniyor. Estadio Metropolitano’nun 2027 finaline seçilmesi bir mucize değil; altyapı, emniyet ve profesyonellik işi. Bizim tarafımızda ise sahnede hem beklenti hem de bir sınav var: ülkenin prestijini, turizmini ve misafirperverliğini bir maça sığdırmak mümkün değil; ama bir maçı kusursuz yönetmek, şehrin yıllarca hayalini kurduğu ekonomik ve itibar getirilerini tetikler.
Maalesef geçmişte bazı talihsiz manzaralar da gördük: izinsiz sahaya atlayanlar, kontrolsüz tezahüratlar, maç sonu kargaşaları… Bunlar, uluslararası gözün hafızasına yazılan lekelerdir. Misafirperverlik ve cesaretimiz kadar terbiye ve asalet de göstermeliyiz. Sahaya yansıyan kötü bir izlenim sadece yeşil zemini bozmaz; bir şehrin, bir ülkenin mesaisini, itibarını da sarsar.
Bir turnuvanın/finalin hakkını vermek, yalnızca topun değil; şehrin sokaklarının, stat kapısının, güvenliğin ve seyircinin imtihanıdır. Kazanmak kadar kaybetmek de milletin terbiyesini gösterir; ev sahipliği ise her ikisinin ötesinde, dünyanın gözünde kim olduğumuzu anlatır.
UEFA’nın gözünde Türkiye artık büyük organizasyonlara talip bir ülke. EURO 2032 bunun en somut örneği olacak. İşte bu yüzden turizmden prestije, stat düzeninden seyirci terbiyesine kadar her ayrıntıyı ciddiyetle inşa etmek zorundayız. Çünkü güzel bir ev sahipliği, yalnızca geleni ağırlamaktan değil, ardında hoş hatıralar bırakmaktan da geçer.
Dileğim odur ki; EURO 2032 başta olmak üzere bundan böyle ev sahipliği yaptığımız her turnuva, milletimizin değerlerini, misafirperverliğini ve medeniyetini en iyi şekilde temsil etsin; sahamız yalnızca futbola değil, dünyaya örnek olacak bir nizama ve huzura şahitlik etsin.
Araştırmacı Gazeteci Yazar Hamza TAŞ
GÜNDEM
7 saat önceGÜNDEM
7 saat önceGÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
17 saat önceGÜNDEM
17 saat önceGÜNDEM
2 gün önceDOĞA HABERLERİ
2 gün önce