Ezgi ÇATALTEPE

Ezgi ÇATALTEPE

13 Nisan 2022 Çarşamba

” Mahallelerin Öz Çocukları.” Ezgi ÇATALTEPE Yazdı.

” Mahallelerin Öz Çocukları.” Ezgi ÇATALTEPE Yazdı.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün çocukluğumun Konya’sında okul servisi sayesinde gördüğüm eski mahalleleri düşünürken buldum kendimi. Daha önce isimlerini hiç duymadığım mahalleler, evler, insanlar ve pek çok şey kirli bir camın arkasından, rüzgârlı bir hareketlilik içinde her gün gözümün önünden geçip gidiyordu. Benim yaşadığım hayat ile pencere arkasında akan hayat arasında fark olduğu belliydi. Servise binen diğer çocukların anlattığı hikâyeler de bu tespitimi doğrular nitelikteydi.

Bahsettiğim bir statü ya da sınıf farkı değil. Bahsettiğim her bir mahallenin kendine has çocuklar yetiştiriyor olması. Öyle ki akıp giden dünya içinde gördüğüm sokak aralarında oyun oynayan, bakkala gidip sakız alan çocuklar hep birbirine benziyor gibi geliyordu bana. Benzer konular konuşuyor, birbirlerinin şakalarını anlıyor ve onlara kahkahalarla gülebiliyorlardı. Hatta daha sonradan fark ettiğim üzere kendi aralarında gelişen dil ile pek çok zaman benimle de dalga geçmişlerdi.

Çocukluğum Konya’da değil de bambaşka bir coğrafyada geçseydi yine mahallelerin “diğer”leri, kendilerine has dilleri ve kendilerini ifade eden şakaları olacaktı kuşkusuz.

Konya’da ise hiçbir sınıfa hiçbir sosyal statüye sığdırılamayacak bir tamamen özgün bir kültür yaşanıyordu. Herhalde bu bir farktı.

Okul servisi beni kenarda kalmış, görece olarak tehlikeli bir caddeden saat yedi gibi alıyordu. Oradan daha çok binanın olduğu bölgenin ilk kalabalık sitesine gidiyor ve benim mahalleme hiç benzemeyen yapıları ve insanları görerek “diğer”lerini alıyorduk. Oradan da yine bambaşka bir mahalleden bambaşka insanlara ulaşmak için yolumuza devam ediyorduk.

Kocaman bir okul binasının yanından geçip geniş bir tarlaya yapılmış toprak bir yolda olduğumuz ve nedense dümdüz bir alanda birçok dönüş olacak şekilde dizayn edilmiş yolu anımsıyorum. Yolun sonunda genişçe, su yeşili, demir bir bahçe kapısının önünde duruyor tombul, sarışın, kırmızı yanaklı bir kıza ulaşıyorduk. Mavi önlüğünün göğüs kısmında her zaman ayran -ya da süt-  lekeleri olan sevimlice ama bir o kadar da gözü açık bir kızdı bu. Nedense onu okul servisinin gezdiği mahalleler için temsilci seçmiştim zihnimde.

Konya’nın mahallelerinde çok sayıda demir kapılı müstakil, bahçeli ev bulunuyordu o dönemde. Şimdi yerine büyük apartmanlar ve iş merkezleri inşa edildi. Artık bambaşka bir yer gibi görünüyor gözüme oralar.

Zaten neredeyse 15 yıldır hiç o mahalleler, o insanlar akıp gitmemiştir gözlerimin önünden. Yine de düşünmeden duramıyorum. Bana kalsa hangi kapıyı çalsam bizim minik sarışın kız açacak gibi.

Bugün doğduğum şehirle ilgili düşünürken neden bir anda aklıma o geldi bilinmez. Ama bir gerçek var ki o da mahallelerin tüm şehirlerde kendi çocuklarını yetiştirdikleri.

‘Biz de yeni mahallemize hoş geldik’ diyelim öyleyse!