Av. Ömer Faruk ERDOĞAN

Av. Ömer Faruk ERDOĞAN

05 Ağustos 2022 Cuma

”Osmanlı hayalciliği oyunu üstüne.” Av Ömer Faruk ERDOĞAN yazdı.

”Osmanlı hayalciliği oyunu üstüne.” Av Ömer Faruk ERDOĞAN yazdı.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşadığın ortamın ortalamasına bile uzaksan “huzur” ancak hayallere ve anılara sarılabilir.

Geçmiş adı üzerinde geçmiştir.

Günümüzü kurtarmaya bu kadar uzakken, tarihten -kaldı ki çoğu yeri tartışmalıdır- medet ummak aleni acziyetin kabulü ve “benim gelecekle ilgili vizyonum bu kadar” demenin, ilanıdır.

Hiç bir “ulu” kalkmayacaktır yerinden.
Ve inanın bizi içinde bulunduğumuz sefil algıdan, mitlerden medet umma hastalığımızdan kurtarmayacaktır.

Kendimize inancımız yokken, hasretle beklediğiniz geçmiş, sizin elinizden tutmaya yeltenmeyecektir.

Bizler özünü ve geleceğini yitirmiş umutsuz vakalarız .

Acizliğimizi, tarihimizin menkıbeleriyle unutturmaya çalışanlar arasında aramak gerek gerçek düşmanı.

Düş kurmayı unutturup, sizi esrar dumanına mahkum edenler arasında…
Ben ne mi diyorum;
Kendi parantezlerinde hepsi değerli, hepsi yüce olabilir.
Ders çıkarma dışında bu güne gelip yapabilecekleri ve üretebilecekleri faydaları yok diyorum.
Eti kanı karşımda duran bunca soruna, geçmişim ancak fikir verir, benim yerime geçip mücadele etmez diyorum.
Mücadele düşünü bile kuramayanlara -geçmiş üzerindeki tozun- uyuşturucudan başka faydası olmaz diyorum.
Bu ülke Atatürk’ü bile anlamamış. “anladım” diyenleri bile onu mücadeleye yansıtmayı becerememiş, yapılandırdığı kurumlar tarumar edilirken peynir gemisi dümeninde manzara seyrederken,
Sen; kavga edecek bilgi, güç ve donanıma sahip değilsen, “geçmişten suvarileri” kurtarıcı olarak beklemek safdilliktir, korkaklıktır diyorum.
Saygılarımla.
Gılgamış Kengerli

Devamını Oku

“hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı.

“hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Elin gavurunun “çifte cehalet tuzağı” diye tanımladığı bir durum var canlar. Onların tanımlayıp bizim yaşadığımız bir hikaye bu. Türkçe karşılığı, “hiçbir şey bilmeyip her konuda konuşabilme yeteneği” demek.
İşte bu ülkenin sağı solu, dincisi ateisti, cahili okumuşu, her neyi varsa bu kavramın içinde boğulup gitmiş halde. Yüz yılların birikimi saklı halimizin ardında.

Ömrümün kırk yılını “makus kader” diye adlandırıp pek kafa yormadığım bu karmaşada geçirdim. Düşünmeye başladığımdan beri de öyle çok sebeple karşılaştım ki, bunları kim çözer, nasıl çözer çıkmazında yaşıyorum.


“Toplum denen bu kolektif yapı bu hale nasıl geldi?” Sorusuna kendimce bulduğum bir kaç cevabı sizinle paylaşayım müsaadenizle. Olur ya birileri çözüme dair bir umut ışığı yakar karanlığıma.
1- İnanç zannedilen kurumsal dinlerin, sorgusuz kabulü.
2- Milliyetçilik sanılan faşizmin, temsil sorunları.
3- Sosyalizmi komünizmden ayıramayan entelektüel kitlenin ukalalığı.
4- Bilmeyi, ezberlemek sanan eğitimcinin de eğitildiği sistem.
5- Anlamayı, itaat etmek olarak yorumlayan, emir alan pozisyonundaki idareci.
6- Cehaleti, nimet olarak gören yönetici.
7- Bunlar yüzünden cirit atmaktan çekinmeyen dış güçler.
8- Algı manipülasyonunu tek referans haline getiren güç odakları.
9- Fakirliği kader sanan halk.
10- Fili ve kavli dua ayrımına hiç dokunmadan sadece el açıp yalvararak kurtulacağımızı anlatan imamlar.
11- Kavram sömürücüsü hocalar ve aydınlar.
12- Cemaatinin, cennet hayali için -bu dünyayı geç- ahiretini satacağından emin olan şeyhler.
13-Ve üç nokta…

Tüm bunların birleşiminin adı ise ne yazık ki “biz”: Kirli, cahil, sapıklık seviyesinde düşüncesiz, azgın, ama hep iyi tarafları öne itilip kalanı görmezden gelinen vasıfsızlaştırılmış toplum.


Benim çözüm önerim eğitime inanan yöneticilerimiz olsaydı her şeyi silip baştan başlamak olurdu, ama bu ülkenin realitesi karşısında elde kalan tek gerçekçi çözüm; iradi olarak düzelme beyanında uzlaşacak zihniyet hiç bir kesimde olmadığından, “ilk denk gelen kuyuya yuvarlanmak.” Oluyor.
Olur da oradan çıkmaya karar verirsek, yapısal reformlar hakkında fikirlerinizi tırmanırken konuşuruz.

Gılgamış Kengerli

Devamını Oku

Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı. ” Sen Mustafa Kemalsin!”

Av. Ömer Faruk ERDOĞAN Yazdı. ” Sen Mustafa Kemalsin!”
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Yıl 1920 ve sen Mustafa Kemal’sin;
Çok sıkıntılı cehennem tadında yılları geride bırakmışın, yetmemiş daha zoru önünde duruyor.
Hareket ordusuyla 19 Nisan günü İstanbul’a girişin daha dün gibi.
Ardından 1911 de Trablusgarp’a gelişin Tobruk savaşının tozu dumanı hala damağına yapışık.
Ya o Bigalı köyü hiç unutabildin mi o günleri?
Ah Arıburnu…

ismi gibi her yerden üzerine uçuşan arı misali mermilerin altında geçirdiğin o günler senin isminle yazılmış tarihe.
Yıl 1919. Hani ülkenin yarısına göre hain, diğer yarısına göre aziz padişahın zamanında Bandırma vapurunda geçirdiğin günleri hatırla. 19 Mayıs’ında güneşin bir başka doğdu o 1919’ u…
Şimdi 23 nisan meclisi açacaksın. Daha sonra nerden esecek bilinmez çocuklara bayram olarak hediye edeceğin gündesin.

Bazıları tek mermi atılmadı dese de 4 büyük savaşa gireceksin. Dört bir yandan işgal altında olan son bir avuç vatan toprağında. Parmağın ufku gösterirken resimlerin yapılacak “ordular ilk hedefiniz Akdeniz!” diye haykırırken.
Tüm bunlar bitince 600 yıllık saltanın sonunu getireceksin. 1923 geldiğinde ülkede hiç sana laf edecek insan kalmamış herkes ağzının içine taparcasına bakarken sen garip bir şey yapacaksın.
29 Ekim günü cumhuriyeti ilan edeceksin. Bey’im onca savaşa girmişin!
Dişinle tırnağınla sefalet içinde bitmiş bir ülkeyi temizleyeceksin
Ve sen kalkıp kimsenin duymadığı cumhuriyet dediğin zırvalığı icat edeceksin,
Ne olacakmış bu gelince;
Halk efendi olacakmış
Seçimler olacakmış ve o cahil sürüsü kendilerini yönetecekleri kendi seçecekmiş
Hele hele kadınlar, eşit olup aynı erkekler gibi seçip seçilecekmiş.
Saltanat olmayacakmış.
Yahu hadi yapacaksın bir delilik az düşünüp taşınıp parlamenter sistem diyeceğine “başkanlık” falan deseydin ya.
O da yok.
“Halk ta halk” kafayı yemiş gibi gezineceksin. Bir gün biri çıkıp “senin bu gücünü ve imkanlarını kullanmamana küfür eder” diye bile düşünmeyeceksin.
Biz seni anlamayacağız bundan emin ol;
Neden karanlık taassubun tüm kapılarını kapatmadığını?
“Bu halk dinini kendi dilinde öğrenmeli” demeni .
“Eğitim” diye yırtınmanı…
Sahi sen niye krallığını ilan etmedin?
Tüm şartlar ve imkanlar elindeyken nerden çıkardın bu Cumhuriyet zırvalığını? Oysa üzerinden yıllar geçip devran döndüğünde, birileri senin hatırana bile tahammül edemez hale gelecek. O birileri bu ülkeyi o karanlık saltanat günlerine geri döndürmek için yırtınacak, bilemedin.
Bu kadar sevgi gereksizdi Paşam !
Bizi bu kadar sevmemeliydin…

Av. Ömer Faruk ERDOĞAN

Devamını Oku