Sosyolog Yasemin TÜRKÖZÜ

Sosyolog Yasemin TÜRKÖZÜ

30 Eylül 2022 Cuma

”Sosyolojik açıdan boş zamanlar” Sosyolog Yasemin Türközü yazdı.

”Sosyolojik açıdan boş zamanlar” Sosyolog Yasemin Türközü yazdı.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hadi canım boş zamanında sosyolojisi mi olur demeyin. Her ne kadar kavram dilimize olumsuzluk uyandırarak gereksiz zamanmış gibi bir algıyla geçse de, hayatımızın bizi biz yapan en önemli geri dönüşleri bu boş zamanda yaptıklarımızla oluşur.

Boş zaman kavramıyla anlatılamaya çalışılan aslında bir insanın günlük yaşamında temel ihtiyaçları dışında kalan zamandır. Boş zamanlar sosyolojisi ise, daha çok toplumun boş zamanını nasıl değerlendirdiği ile ilgilenir.

Öncelikle zaman nedir. Biz hayatımızın tüm alanlarını takvim, saat, tarih, geçmiş, gelecek gibi zamanı yönetmek için oluşturduğumuz kavramlar üzerine kurarız. Her devirde büyük önem taşıyan, Einstain’a göre göreceli olan, her geçirdiğimiz anda bizi bitişe biraz daha yaklaştıran, kimine göre hızlı kimine göre yavaş akan, kötü de olsa iyi de olsa bir daha asla geri döndürülemeyen veyahut bu gün bana yetmedi biraz yarından avans alayım ben diyemediğimiz yegâne varlığımız. Oysaki biz kaynaklarımızı ekonomik kullanmaya çabalarken zamanı nasılda hoyratça kullanırız. Bir şey bu kadar kıymetli ise verimli ve etkin kullanılmasının gerekliliği de bir o kadar önemlidir. 

Sanayi öncesi toplumlarda boş zamanları değerlendirme olgusu (spor, müzik, eğlence gibi) var olsa da net çizgilerle ayrımı modern sanayileşmiş toplum dönemine rastlamaktadır. Hayatımızı düzenleyen iş yaşamının genel kuralları, günümüzde ki teknolojik gelişmeler ve işsizlik gibi olguları ile de boş zamanlar daha çok artmaya başlamıştır. 

Aslında boş zaman denildiğinde her ne kadar kişisel gibi algılansa da toplumun refah ve eğitim düzeyi bu zamanı planlayıp doğru kullanmada doğrudan etkilidir. Thomas Edison “…zaman insanın sahip olduğu yegâne sermayedir. Başarının ilk şartı bu sermayeyi akıllıca kullanmayı bilmektir” der. Kim olursa olsun sermayesini iyi kullanmalıdır. 

Kişi iş dışı yaşamında ruhen ne kadar rahatlarsa işinde de o denli başarılı olur. Boş zamanlarını iyi değerlendiren kişilerin psikolojisi de sağlam olur ve bu direk olarak toplumu da etkiler. 

Tabi bu konuda en büyük görev, eğitim ailede başlar düsturu ile aileye düşer. Aile kişiyi iyiye faydalı olana yönlendirmelidir.  Devlet de ailenin yönlendirebileceği olanakları sunmakla mükelleftir. Çocuk bahçeleri, spor alanları, gençlik merkezleri, etkinlikler, kütüphaneler, kamp olanakları gibi farklı ilgi alanlarını halkına sunmalıdır. Çocuklara zamanı harcamak yerine değerlendirerek nasıl kullanabileceği aile-okul iş birliği ile aşılanmalıdır. Çünkü kendini geliştiren toplumunu da geliştirir. 

Devamını Oku

”Kiros Silindiri” Sosyolog Yasemin Türközü yazdı.

”Kiros Silindiri” Sosyolog Yasemin Türközü yazdı.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsanoğlunun varoluşundan günümüze kadar belki de en çok ihtiyacını hissettiği konulardan biridir haklar kavramı. İnsan hakları denildiğinde de ilk akla gelen Hammurabi kanunları olsa da onun kadar eski onun kadar değerli bir başka tarihi kalıntı da Ahameniş Krallığına aittir.

Ahameniş Kralı Büyük Kiros’un saltanatı, M.Ö.539 yılında Babili ele geçirmesi ile başlar. Ele geçirdikten sonra halkını yeni kuralları ile yönetmek ister. Büyük Kiros bu yeni kuralları, yaklaşık 23 cm uzunluğunda fıçı şeklinde bir silindirin üzerine, Babil çivi yazısı ile Akadca olarak yazdırır. 

Farklı inanışlara ve kültüre sahip bir halkı yönetiyor olmanın zorluğundan olsa gerek; Kiros, herkese karşı adil ve hoş görülü olmayı tercih eder.

Özgür olan halkların çocuklarının hayata bir sıfır önde başladığını düşünürsek o dönem için böyle bir belgenin ne kadar önemli olduğunu dahi iyi anlayabiliriz. 

Büyük Kiros, eşine ender rastlanan bir büyüklük gösterip Babil’den sınır dışı edilen halklara anavatanlarına tekrar dönebileceklerini, herkesin kendi dinini seçmede ve ibadet şeklinde özgürlüğe sahip olacağını söyler. Din ve inanç özgürlüğünün yanı sıra ekonomik özgürlüklere ve ırksal eşitliğe de önem verir. En önemlisi ise Kiros, kadınları ve köleleri de birey olarak görür ve verdiği haklardan istifade etmelerini sağlar. Ve bu hakları silindirin üzerine çivi yazısı ile yazdırır. 

Daha sonra ise silindir Babil’in yeniden inşası sırasında şehrin surlarının içine gömülür. Amacı bir imparatorluğun temellerinde halkın mutluluğunun olması gerekliliğini düşünmesinden midir bilinmez ama insan haklarına vurgu yapması, silindiri günümüzde de halen geçerliliğini koruyan fikirlerinden dolayı önemli hale getirir. 

Barış, adalet ve hoşgörü ile imtihanı hiçbir zaman bitmemiş olan Ortadoğu topraklarının böyle bir tarihi mirasa sahip olması da oldukça ironik.

İnsan Hakları demişken Modern insan haklarının kurucu babası olarak kabul edilen John Locke’u da burada anmadan geçmek olmaz.

Hiç kimsenin ırkı ve inanışı nedeni ile yargılanmadığı, tüm insanların eşit hak ve özgürlüklere sahip olabilecekleri bir dünya dileğiyle… 

Devamını Oku

”HANGİSİ SENSİN?” Sosyolog Yasemin TÜRKÖZÜ yazdı.

”HANGİSİ SENSİN?” Sosyolog Yasemin TÜRKÖZÜ yazdı.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir soru ile başladığım bu yazıda kimliğimizi oluşturan bizi biz yapan şeyler nelerdir konusu üzerine düşünmek istedim. Duygularımız mı, düşüncelerimiz mi, bedenimiz mi bizi biz yapar. Peki ya bunlar değiştiğinde bir insan doğumundan ölümüne kadar geçen süreçte halen aynı kişi midir?

Bu kimlik konusunu Theseus’un Gemisi düşüncesi ile ele alabiliriz.

  Tarihe bir paradoks olarak geçen Thseus’un Gemi’si kavramı Felsefenin en çok üstüne düşünülen kavramlarından biridir. Antik çağ tarihçilerinden Plutarkhos’un kaleme aldığı bu metafor Atina’da geçer. Hikâyeye göre;

Minotaur Yunan Mitolojisinde bir insan vücudu ve bir boğa başı olan muhteşem bir Girit canavarıdır. Minos’un oğlunun Atinalılar tarafından öldürülmesi ile birlikte Minos intikam alabilmek için her yıl yedi Atinalı genç ve yedi Atinalı kızın Minotaur tarafından yutulmak üzere gönderilmesini ister. Üçüncü kurban zamanı geldiğinde Atinalı kahraman Theseus gönüllü olur ve canavarı öldürür. Atinaya geri döndüğünde halk zaferin bir anıtı olarak gemiyi limana demirler. Uzunca bir süre limanda kalan geminin parçaları her geçen yıl çürümeye başlar ve bunun üzerine her bir parça yenisi ile değiştirilir. Gün gelir değiştirilmedik hiçbir parça kalmaz. Felsefe düşünürlerini bu konu üzerinde düşünmeye iten konu ise yeni oluşan bu gemi zaferler kazanan o eski gemi midir? Yoksa tamamen farklı yeni bir gemi mi?

Birçok Filozof bu konu üzerine kendi düşüncesine göre cevaplar verir. Herakleutos bir nehirde asla iki kez yıkanamazsın der. Artık su eski su değildir zaman aynı zaman değildir dolayısı ile gemide sefere çıkan gemi değildir. Aristoteles’e göre ise bir şeyin ne olduğu onun biçimsel nedenidir.  Maddenin yapısı zamana göre değişiklik gösterse bile gemi aynı kalmıştır değişmez. Gerçekten böylemi, dış koşullar insanı ne kadar değiştirir öz ne kadar aynı kalır? Beş yaşındaki halin mi gerçek sen yoksa yetmiş yaşındaki halin mi? Vücudumuzun her zerresi zamanla değiştiğine göre biz halen aynı biz miyiz? Artık yeni bir kimliğimiz mi var?

Peki, huylarımız, karakterimiz.

Sevgilerle.

Sosyolog Yasemin TÜRKÖZÜ

Devamını Oku