17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş yılıdır.
Türkiye de dünyayı şaşırtan iki savaş örneği verdik. Ulusal bağımsızlık Savaşı ve cehaletle savaşı.
Cumhuriyetin ilk yılları nüfusumuzun % 80 ini köylerde yaşıyordu. Nüfusun % 5- 8 i okuma yazma bilmiyordu. Dilimizin kendine has bir alfabesi bile yoktu.
Atatürk 15 Temmuz 1921 Eğitim kurultayında:
Ülkenin kalkınması köyden başlar
Bu ulusun hakiki efendisi köylülerdir
Köyde hizmet verecek, başarılı olacak öğretmenler de köy çocuklarıdır
Şehirde yaşayan gençler köy şartlarında çalışamazlar, verimli olamazlar görüşünü belirtiyor ve Köy Enstitüleri projesini hazırlatıyor. 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri kanunu çıkartılıyor ve Köy Enstitüleri kentlere oldukça uzak yerlerde, geniş ve yerleşmeye elverişli araziler üzerinde, demir yollarına yakın yerlerde kuruluyor.
Köy Enstitüsü projesi Türk Ulusunun özüne uygun gelen bir kalkınma, eğitim- öğretim, kültür ve cehaletle savaşın projesiydi. Üreten kamu malını koruyan, çalışkan, dürüst, ilkelerine bağlı, ülke kalkınmasında hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan öğretmen yetiştiren bir proje idi. Bu okullarda okuyan yaparak yaşayarak, çalışarak, toprağı sürüp ürün alan, temel atıp çatı yapan, bahçelerde, bağlarda kayalar parçalayıp borular döşeyip sular getiren, modern köyler kuran, ileri tarım örnekleri veren, işçi, uzman, usta olan bu öğrenciler öğretmen olarak mezun olunca köylere dağılıyorlardı.15, 20 yıl köylerde kalıyorlardı. Köylerde hem köylüleri eğitirler hem de okulda çocuklara eğitim öğretim verirlerdi.
Fakat bu okullar para babaları, köy ağaları ve siyasetçilerin işine gelmedi. Bu okullarda yanlış fikirler aşılanıyor, buralarda milli terbiye verilmiyor, bu okullarda çocuklara amelelik yaptırılıyor, böyle öğretmen yetişmez, kız erkek çocukları bir arada okuyamaz gibi iftiralarla kötülediler. Köylüleri kendi çocukları ile karşı karşıya getirdiler…
Ziya Gökalp bir konferansında her köye bir okul, her mahalleye bir okul yaptırılmalı, halk uyanmalı, eğitim – öğretim, kültür verilmeli deyince bir toprak ağası yerinden fırlar. Efendi orda yetişen öğretmen köye gelip köylüyü uyandıracak, cehaletten kurtaracak, bana ırgatımı, işçimi isyan ettirecek demiş. Ağayı kimse eleştiremez, susturamaz demiş.
İşte bu zihniyetler 1954 yılında bu güzel eğitim öğretim yuvaları Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden oldu.. .
Köy Enstitüleri kapatılınca Cumhuriyetin yetiştirdiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gelen ve onların devamı olan Öğretmen Okulları vardı. Ne yazık ki öğretmen okulları da kapatıldı, öğretmen yetiştiren okullar yok edildi.
Öğretmen okulları kapatılınca köye öğretmen gitmedi, köyler öğretmensiz ve okulsuz kaldı, taşımalı eğitime geçildi. Köyler aydın öğretmenler yerine köy imamlarına teslim edildi.
Diyorum ki; nitelikli öğretmen yetiştirme politikaları bir an önce hayata geçirilmelidir. Ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesine çıkması için çocuklarımıza eşit, nitelikli, demokratik, karma, ücretsiz bir eğitimle, bu eğitimi verecek kişilikli, bilgili, sabırlı, yurtsever, kendini mesleğine, köye adamış cumhuriyetin ışığında mutlu öğretmenler yetiştirmeliyiz ve sabırlı, dinamik kendisini yenilemesini bilen bireyler bu mesleği seçmelidir.
İzmir’de kurulacak olan tarım lisesi gibi, geçmişin güzel eğitim örneklerinden yararlanılarak çağa uygun Köy Enstitüleri misyonuna uygun yeniden günün koşullarına uygun olarak öğretmen okulları açılmalıdır.
17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 82. yılını kutlarken; eğitim öğretim hizmetlerinde anıtlaşmış eğitimcilerimizden başta Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ‘u hatıraları önünde saygı ile selamlıyorum.
Eğitim Emekçisi YAŞEN ARISOY
GÜNDEM
16 saat önceGÜNDEM
22 saat önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önceDÜNYADAN HABERLER
4 gün önceGÜNDEM
5 gün önce