Son 33 yılın en kurak dönemini yaşayan Türkiye’de yapılan yeni veri analizlerinde iklim değişikliğinin krize dönüşmek üzere olduğu saptandı.
Küresel iklim değişikliği ve artan ekstrem iklim olayları tüm dünyayı olumsuz etkilerlerken, Türkiye’nin Ağustos ayı yağış karnesi büyük endişe yarattı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan verilerde Ağutos ayı yağışları ülke genelinde son 33 yılın en düşük seviyesinde ölçülürken, Marmara Bölgesi’nde yağış oranları ise geçmişe göre yüzde 90 azaldığı saptandı. İstanbul başta olmak üzere özellikle Marmara ve Güneydoğu Anadolu adeta yağmura hasret kalırken, 40 yıllık veri analizlerinden elde edilen yeni bir araştırma ise Türkiye’yi bekleyen büyük felaketi gözler önüne serdi.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı tarafından yapılan son kuraklık analizi çalışmasında ise ülkenin yüzde 42’sinin nemli, yüzde 8’inin çok kurak toprak özelliğine sahip olduğu saptanırken, en iyimser senaryoda bile önümüzdeki 20 yıllık süreçte kurak alanların yaklaşık yüzde 4 artacağına dikkat çekildi. Bu durumun tarımsal üretim ve su kaynaklarında çok ciddi azalmaya yol açacağı belirtilirken,
40 yıllık verileri analiz ederek bir rapor haline getiren Doç. Dr. Yavaşlı ise, “En çok etkilenecek bölgelerin Orta ve Güneydoğu Anadolu. 2041 yılından sonra kurak iklim koşullarının tüm Türkiye için adeta krize dönüşme riski var” dedi.
Türkiye’nin yüzde 30’undan fazlasının ‘kurak’ veya ‘yarı kurak’ olarak sınıflandırılması gerektiğini belirten Doç .Dr. Yavaşlı, yağış, sıcaklık, akış, toprak nemi ve yeraltı su seviyesi gibi çeşitli değişkenler kullanılarak hesaplanan kuraklık riski araştırmasının sonuçlarını da yorumlayarak, “Türkiye’nin neredeyse yarısı yarı-kurak olarak tespit edildi. Karbon salımların mevcut düzeyde devam ettiği kötümser senaryoda ise, yüzyıl sonuna doğru, ‘çok kurak’ alanların ülkenin yüzde 15’ini kapsayacak. Bu azalmadan en çok etkilenen bölgeler, Marmara ve Doğu Anadolu olacak. Ülkenin kuzey kıyıları ve Doğu Anadolu’nun bazı yaylaları haricinde ise, nemli iklim tipine sahip alan kalmayacak” diye konuştu.
Öte yandan elde edilen analiz sonuçlarına göre 2071-2100 dönemine gelindiğinde, kötümser senaryoya göre, kurak alanların yüzde 9’u bulacağı, yarı kurak alanların ise yüzde 29’a ulaşacağı görülüyor.
Öte yandan Oslo Üniversitesi’nde hidroiklimsel değişiklikler üzerine çalışmalar yürüten Dr. Yeliz Yılmaz ise Fırat-Dicle havzasının ilişkin inceleme hazırladığı raporda, azalan kar örtüsü ve artan buharlaşmanın, bölgede su kaybına neden olduğunu ortaya koydu.
Hesaplamalara göre, yalnızca 40 yıl içinde Fırat ve Dicle nehirlerini besleyen Doğu Anadolu dağlarında kar örtüsünün ortadan kalkacağına yer verilen raporda, “Fırat-Dicle havzasının suları, başlıca Türkiye, Irak, Suriye ve İran tarafından paylaşılıyor. Tarihten günümüze yoğun şekilde kullanılan bu suların, bugün 65.5 milyon insan tarafından doğrudan kullanıldığı tahmin ediliyor. Azalan yağışlar nedeniyle bölgedeki su miktarı düşerken, artan tarım faaliyetleri, suyun buharlaşma miktarını artırıyor. Fırat ve Dicle nehirlerinin suları kullanarak yapılan ve yapılması planlanan tarımsal sulama faaliyetleri ve hidroelektrik santraller, mevcut durumda sürdürülebilir değil” deniliyor.
GÜNDEM
5 saat önceGÜNDEM
6 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önce