Bu ülkede her vatandaşın sorumluluğu varken, her yaptığı kanuna aykırılıkta cezası varken ve hatta her yaptığı eleştiride ceza alabiliyorken, neden siyasilerin milyonlarca kişinin hakkını gasp ederken cezası yok, ya da ülkenin kazanımlarını yok edenlere neden ceza verilmiyor. Türk ceza kanunu yetersiz ise acaba şeriat yasalarında var mı? Bu sorumluluğu onlara yüklememiz gerekmiyor mu? Tabi ki burası ayrı bir tartışma konusu fakat olması gerekir, benim paramı benim kazanımlarımı ülkenin yarınını harcayanlara illaki bir yaptırım olması gerekir.
Gelelim ekonomiye;
Faize karşıyım diye ulu orta yerde beyanat verenler kul hakkına da karşımı merak ediyorum, piyasa beklentilerinin aksine her davranış piyasayı olumsuz yönde etkiler her söylem ya piyasayı kitler veya en zayıf halkayı kopartır atar.
Faiz indirimine karşı değiliz elbette, fakat piyasa verileri ve ekonomik göstergeler ışığında bunun yapılması doğru ve yerinde olacaktır. Politika faizinin indirilmesi yani Merkez bankası, bankalara düşük, tüketiciye ise bankalar tarafından yüksek oranlarla kredi verilmesi faiz indirimi değildir. Zayıf olan halkaya baskıdır.
ABD nin sürekli faiz artırımı da doğru değil diyenler olacaktır elbette; Fakat özetle şunu söyleyelim Biz ABD değiliz. Abd faizi artırarak talep enflasyonunu aşağıya çekebilir arz tarafındaki yani emtia fiyatının artmasıyla ilgili enflasyonu aşağı çekemez.
Türkiye faizi artırdığı zaman arz enflasyonunu da aşağı çekebilirdi.
NEDEN eğer emtia kaynaklı yani ithal ettiğimiz ürünler ile ilgili arz enflasyonunu paranız değerleneceği için malın fiyatı değeri düşecektir Yani faiz artırarak arz enflasyonunu da, yurt dışı kaynaklı olanının önüne geçmek mümkündür.
Faiz indirimini savunanların söylemlerine bakalım Kur artışının asıl etkisi olduğunu savunuyorlar, faizi indirdiniz kur artışı var peki insanlar elindeki para erimesin diye kendisini koruya bilmek için döviz talep ediyor, eee insanlar döviz talep etmesin, yastık altındakileri çıkarın diye boş ve anlamsız cümlelerin kurulması acizlik belirtisinden öte bir şey değildir talep edecekleri ve insanların sermayelerinin eritmeyeceği ver bir alternatif bir yatırım aracı, yok ee konut alsınlar araba alsınlar kredileri düşürüp ötv yi düşürüp oraya yönlendiriyor. Peki konut alınca zaten enflasyon ortaya çıkıyor talep enflasyonu yaratıyorsun o yüzden enflasyon arttığı zaman zenginler daha zengin oluyor. Fakirler ise daha fakir oluyor.
Olay aslında çok basit 2 ilişkide bitiyor şöyle düşünün Enflasyon %2 – 3 civarında olsa faiz kaç olur mesela enflasyonun 1-2 puan üzerinde yani %4-5 aralığında olur peki bu oranlarla kur ne kadar değişim gösterebilir ki.? Enflasyonu düzenli ve istikrarlı hale getirdiğimizde kuru ve faizi de istikrarlı hale getirisin haliyle önünde istikrar ve güven gören müteşebbis, yatırım yapar, ihracatın bu ölçüde genişler yeni ihracat pazarlarına açılır.
Ülkemizde seçimlere göre ekonomik şekillenmeler, seçim ekonomisi şeklide koltuk odaklı bir düşünce hakim olduğundan dolayı kuvvetle ihtimal vitrin süslemesi yapılacak.
Mesela; 10 tl olan bir ürünün değeri bugün minimum 50 tl oldu bunun sebebini sizler ister kur a ister enflasyona ister faize bağlayın veya piyasalarla inatlaşma deyin adına,
2023’ ün ilk çeyreğinde 50 tl olan emtia 55 tl ye çıksın fiyatı önceki yılın son çeyreğine göre fiyat değişim oranı %10 dur. Talebi dengelemezsen enflasyonu dengeleyemezsin sadece vitrine %10 enflasyon diye yazarsın halkta değeri 10 tl olan ürünü önce 50 tl ye sonra 55 tl ye almaya mahkum olur. Vitrine yazarsın emekliye işçiye memura amire şu kadar zam diye buda kurtarmaz çünkü işçilik maliyetleri de ürüne yansıyacaktır sadece psikolojik olarak beklentiler oluşur ve psikolojik tedavi sürecine başlarsın…. Fakat bu tip pansumanlar emek yoğun olan hizmet, ve ithalata yönlendirilmiş ekonomilerde zengine bal fakire zul olarak döner.
Yukarıda konut örneğini verdim, günü kurtardık yıllarca talep enflasyonu oluşturdu ve emtia talebi sadece zengin parası olan kesime katkı sağladı.
Yani 20 yıllık ekonomi modeli her sıkıştığında kredileri düşürmek sektörel bakış açısıyla üretim ekonomisinden uzaklaşıp tüketim ve ithal ürünleri sergilemek bizleri bu noktaya getirdi. İnşaatın üretim olmadığını her kurulan şantiyenin rantiye ye hizmet ettiğini ülke olarak gördük yaşıyoruz teyit edilmiş oldu. Yeni Türkiye modeli dedikleri sistem de zayıf olan güçlüye muhtaç etme modeli kendi haline bırakılmaz sürekli beklenti içinde bulundurulur.
Önceden bir yerde şantiye kuruluyorsa, istihdam, üretim, fabrika, akla gelirken, bugün Mücahit=Müteahhit, Şantiye=Rantiye olarak akla geliyorsa kimler için bu ve neden bu durumdayız düşünmek gerekir.
Başladığın yerde bitirmek dedim çünkü 2000 li yıllarda devlet her sektörün başında sonunda veya ortasında yani ya üretici, yar tedarikçi yada tüketici konumunda olarak söz sahibi olabiliyordu. Bu günkü gibi değil oto kontrol mekanizması ile fiyat dengeleyebiliyordu. Bu gün herkes i suçlaya biliyor.
Artık bundan sonra neyi nasıl yazarız bilemiyorum malum dezenformasyon yasası çıkıyor gerçekleri anlatmak yerine sessizce yaşamamız gerekiyor çünkü yasak kış da geldi silivri soğuk.
Yaşar AKKUŞ
GÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
22 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önce