23 Ekim 2022 Pazar
''TOPLUMA SAYGILI OLMAK'' Abdurrahman Berkcan yazdı.
''MİLLETİN EFENDİSİ'' Av. Ahmet Tamer yazdı.
''Çiftçinin hali'' Veteriner Hekim Ali Köker yazdı.
''Gençler mutsuz!'' Ayşe BOYACI Yazdı.
''KUL HAKKI MI ? DEDİNİZ...'' Ayşe Yavuz Yazdı.
''Kripto Para Borsası Neden Çöküyor, Kripto Para Neden Düştü, Kripto Borsası Bilinmeyenler''
Kripto Para Borsası Neden Çöküyor, Kripto Para Neden Düştü, Kripto Borsası Bilinmeyenler
Kosova, Cezayir, Tunus daha onlarcası son ve en güçlü darbe Çin. Tüm bu ülkeler bütün kripto para madenciliğini, ticaretini net bir şekilde yasakladı. Bu yazımızda ise kripto para borsası neden çöküyor , kripto para neden düştü , kripto para neden düşüyor sorusunu cevaplayacağız.
En basit şekilde kripto paralar güçlü işlemcili sistemlerin şifreleri çözümlemesi ile üretiliyor. İlk çıktığı zaman daha kolay üretilebilir seviyedeydi fakat kullanımının yaygınlaşması ile birlikte üretim çok daha zorlaşmaya başladı.
Kripto para madenciliği yapılan her ev bir fabrikadan daha çok enerji sarf eder hale geldi. En güçlü işlemcili kartlara sahip milyonlarca bilgisayar bu şifreleri çözmek için günlerce hiç kesintisiz çalışıyor. Bu durum özellikle elektriği ithal olarak kullanan ülkelerde kriz etkisi yarattı. Kısa bir süre sonra bu sektörün enerji sarfiyatından dolayı onlarca ülkede yasaklanacağı ve piyasanın daralacağını görmek hiç zor değil. Hal böyle olunca kripto para borsası neden çöküyor sorusunun cevabını yavaş yavaş almaya başlıyoruz.
Kripto para neden düştü işte bu yüzden! Kripto para borsası neden çöküyor işte bu yüzden! Bu iş bir artık bir meslek haline gelmeye başladı. Düşünün, yüzbinlerce insan kripto para madencisi olarak gelir elde ediyor ve bu meşguliyetten dolayı kendi mesleklerini artık yapmaya ihtiyaç duymuyor, yine aynı şekilde gençler eğitim alarak bir meslekte uzmanlaşmak yerine bir oda bilgisayar ile çok kazanç elde edeceğini düşündüğü için bu alanda çalışmak istiyor.
Pekala, bu piyasa çöktüğünde ne olacak? Gelişmiş devletler özellikle gençlerin ilgi duyduğu alanlar konusunda çok seçicidir, gençleri liseden itibaren bizzat kendilerine ve devlete fayda sağlayabilecek işlere yöneltmeye çalışır. Gelişmiş devletlerin bir nesili daha etkilemeden bu işe son vereceğini düşünüyorum.
Kripto madenciliği evet kaarlı bir iş fakat çok fazla enerji masrafı var, enerjiyi bedavaya getirebilecek olsanız 0 maaliyetle yüzbinler kazanırsınız. Ülkemizden bahsedelim mesela, ülkemizde kaçak elektrik kullanımı çok yaygın. Güneydoğu başta olmak üzere ülkenin her yerinde birçok insan kaçak elektrik kullanıyor, bu insanların bir de kripto para madenciliği ile tanıştığını düşünün.
Evet, geçtiğimiz aylarda kaçak elektrikle bu işi yapan birkaç kişi yakalandı ve ekipmanlarına el konuldu fakat eminim daha devletin müdahale edemediği bu şekilde iş yapan binlerce insan var. Bizim devletimiz çözemediği sorunu kökten kesmeyi sever, bir süre sonra illa ki baş edemediği bu durum için yasak getirecektir. Bu güvensizlik ise kripto para neden düşüyor sorusuna cevap niteliğinde.
Dünyada bir çok ülke elektrik enerjisini fosil yakıtlardan üretiyor. Kosova mesela, her yıl milyonlarca ton kömür yakarak evlere elektrik sağlamaya çalışıyor. Pekala yalnızca bilgisayar monitöründe gözüken bir sayı için doğal kaynaklar enerji üretmek adına hızla sarf edilmeye devam mı edecek? Kesinlikle hayır. Kosova bir süre önce kripto para madenciliğini yasakladı. Sadece çevreci olmadığı için mi yasakladı, hayır. Kripto para borsası neden çöküyor yazının ilerleyen maddelerinde bahsedeceğim bir çok neden daha var.
Sürekli iniyor, çıkıyor, yeni bir türü çıkıyor, bir başka tür yok oluyor derken bu sektör gerçekten son derece güvenilmez bir sektör. Hiçbir devlet bu sektörün ülkede çok yaygınlaşmasına izin vermeyecektir. Bu sektör piyasasıyla oynayan devletlerden bile büyük para babaları var, bazı şeyleri istediklerine göre şekillendirebiliyorlar. Hangi devlet yüzbinlerce vatandaşının buraya muhtaç olmasına izin verebilir ki? Kripto para neden düştü çünkü İnsanların bel bağladığı coin in yarın 0’lara indiğini düşünün. Dün gece milyonerken bugün sabah fakirleşmiş yüzbinlerce intihara meğilli, işsiz , öfkeli vatandaşınız var. 3. Dünya ülkeleri hariç hiçbir devlet bu duruma daha fazla izin vermeyecektir.
Kripto para borsasında milyarlar dönüyor. Bizim gibi devlet kasasının çoğunluğunu vergiler oluşturan ülkeler ise bu pazardan pay alamamaktan şikayetçi. Yakın bir zamanda bu konu için devlet vergi alacağından bahsetti fakat bu durum bir hayli zor olacak. Bu ticaretin döndüğü çok fazla platform var, vergi olayını reddedebilecek devletlerden büyük platformlar var, kaldı ki coin ticaretinin önemli bir kısmı zaten yasal olmayan, kayıtsız sitelerden yapıyor. Kripto para neden çöküyor çünkü gıda gibi basit değil %18 vergi koyup satışa sunasın.
İşlemciler, anakartlar, ekran kartıları.. Hepsinin üretimi birkaç ülke tarafından yapılıp yüzlerce ülkeye ihraç ediliyor. Bizim gibi üretimi önemseyen devletler için oluşan bu ithalat-ihracat dengesizliği bir süre sonra sorun yaratacak.
On binlerce işçi çalıştırarak milyonlarca ton fındık satıyorsunuz, gelen 20 tır ekran kartı fiyat bazında sizin yıllık fındık ihracatınızdan daha büyük bir sayıya tekabül ediyor. Bu kadar büyük bir ithalat bizim gibi devletleri bir süre sonra yasaklara sevk etmek zorunda.
Ekonomist Batuhan TIRTAR
Eskiden sokaklarda yürümek beni rahatlatırdı. Sokak oyunlarıyla çocukluğunu yaşayan cıvıl cıvıl çocuklar, sevmeyi sevilmeyi yeni tadan ve bundan dolayı hüzün ve heyecanlı gençler, ideallerinin peşinde gururla yürüyen taze iş adamlarının aceleleri, açığı kapalısı şen şakrak gezen hanımların gülüşleri, mis kokularıyla etrafı hayranlıkla izleyen yaşlılar ve daha niceleri. Tam bir tarihte herhangi bir olayla keskin bir geçiş yaşanmadı fakat geçtiğimiz on yıla kadar hemen hemen vatandaşımızın profili böyleydi. Anadolu sokakları insanın içini ısıtıyor, evde dertli olan bile sokağa çıkıp biraz gezdiğinde huzur buluyordu.
Pekala, ne oldu da çocuklar site dışına çıkamaz site içerisinde oynarken bile ekonomi konuşur oldu? Gençler ellerindeki akıllı zımbırtılar ile isim ve yüz beğenir oldu? İdealleri peşinde koşan taze iş adamlarını ne ara yurtdışına kaçırdık? Açığıyla kapalısıyla hanımlar ne ara sokaklarımızda rahatça gezemez oldu? Yaşlılar neden artık gençlere hayranlık değil kızgınlıkla bakıyor?
Burada toplumumuzun huzurunu bozan birçok bağımlı ve bağımsız değişken var aslında, ilk nedeni okuyup evet aynen böyleymiş deyip kestirmeyin burada toplumsal değişmenin tüm yönlerini inceleyeceğim ve çok şaşıracaksınız. Dikkatle okuyun.
İlk ve en önemli nedenlerimizden birine değinmek istiyorum, hepinizin malumu ‘’Türk lirasının değer kaybetme süreci.’’
Tabloda net bir şekilde görüldüğü üzere bu süreç 2008’de başlayarak günümüze katlanarak ulaştı. 2008’de 1 TL 0,80 dolara lirasına eşitken bugün (16 Ekim 2022) itibariyle 1 TL 0,054 dolara eşit. Konuyu dağıtmamak adına bu kırılma sürecinin neden yaşandığını daha sonraki yazılarımda sizlere anlatacağım. Şuan için bilmeniz gereken tek şey var ki Türk lirasının değer kaybetmesi Türk ekonomisini derinden yaralıyor, hatta vatandaş olarak ilk kurban da siz oluyorsunuz. Konuyla ilgili yapılan popülizmleri umursamayın.
Hal böyle olunca ne oldu? %95 bu süreçten başarılı çıkamadı. Memurların maaşı eridi, artık orta sınıf değil alt sınıf oldular. Fedakar işçiler zaten alt sınıftı fakat ben çalışırım 4 çocuğumu da okuturum diyorlar ve gerçekten de bir işçi maaşıyla bunu başarıyorlardı. Yurtlarını beğenmeyen öğrenci tek başına kendi evine çıkıyor, daha hayata başlamadan ev geçindirmeyi deneyimleyebiliyordu. Esnafların maaliyetleri çok düşüktü, kaygısız endişesiz ticaretlerini yürütebiliyorlardı.
Şimdi ne oldu? Gerçek halk kendince yaşamayı unuttu. Memurlar bile çocuklarına doğru düzgün harçlık veremez oldu, işçiler bırakın dört çocuk okutmayı faturalarını ödeyemez oldu, yurdunu beğenmeyen öğrenci tabiri kalktı artık yurtlar doldu taştı yurt bulamayıp cemaatin eline düşen öğrenci diye bir kavram çıktı, esnaf ve kobilerin çoğu ilk açıldığı yılı göremeden dükkanı kilitleyip iş aramaya koyuldu. En önemlisi çocuklar bile sokakta ekonomi konuşur oldu.
Şimdi ‘’piyasa bu kadar kötüyse neden’’ diye başlayan sorular soran insanlar var değil mi etrafımızda? Ben size gerçek halktan bahsettim. Memurdan, öğrenciden, esnaftan, işçiden bahsettim. Şikeli ihale peşinde koşan haramzadeleri boş verin, FETÖ babalarının Amerika’dan halen para gönderdiği din sömürücüleri boş verin. Kafeler doluymuş bunun kendi matematiğini kendiniz yapın. Yaklaşık iki milyona yakın bir şehirde belli başlı elli tane mekan iş yapıyorsa bu oranı siz hesaplayın. İnsanlara onca stres ve kaygının arasında bir kahveyi çok görmeyin.
Şuan dürüstlükle ve mertlikle mal edinebilen insanlar ya çok çalışıyor ya da satıyor. Nasıl çok çalışıyor? Hem ek iş yapıyor, günlük on altı saatlere varan mesaiye katlanıyor hem de eşi de çalışıyor. Satanlar mı? Satanlar babasından kalma tarlayı satıyor, bahçesini satıyor, mirasını eritiyor. Bununla gidip sıfır araba, ev alıyor.
Şimdi size soruyorum: Oğluna on lira harçlık verebilen bir baba ne kadar mutlu olabilir? On lira harçlıkla bakkala gittiğinde bir cips bile alamayan çocuk ekonomiden başka ne konuşabilir ve en önemlisi bu insanlar sokakta ne kadar mutlu görünebilir?
Kaldı ki sokaktaki mutsuzluğun tek sebebi ekonomi de değil!
Gençlerin ellerindeki akıllı zımbırtılarından isim ve yüz beğendiğini söylemiştim. Sosyal medya uygulamalarından bahsetmiyorum, Tinder benzeri gençleri ve hatta yaşlıları bile tek gecelik ilişkilere sürükleyen tanışma uygulamalarından bahsediyorum. Bu tür uygulamalardan tanışan gençler birbirlerini sevmiyor, birbirlerine değer vermiyor, birbirlerine duygu değil cinsel dürtüler ile bağlanıyorlar. Üstelik buralarda kız peşinde koşan yaşlılar olduğunu hepimiz biliyoruz. Hayatında hiç sevmemiş, sürekli birileri ile buluşup ertesi sabah ismini bile hatırlayamamış hangi genç mutlu olabilir? Bir telefon, belki alkol, belki uyuşturucu vaadiyle kandırılıp yaşlı insanlar ile gününü gün etmiş hangi kız hayata umut ile bakabilir? Bu insanları sokaklarda mutlu görme ihtimalimiz nedir?
En kötüsü de devletin bu uygulamalara bir yaptırımı bulunmamasıdır. İçerisinde cinsellik geçen dizi ve filmler sansürleniyor, ne ala. Direkt cinselliğe yönelik yapılan uygulama ve sitelere erişim özgür kılınıyor ne alaka?
Bunlara itiş olan sebebin ise gençlerin bir hayatının olmamasını kabul edebiliriz. Bunu gençler de kabul ediyor. Bir sosyal aktivite bile gençlere çok görülüyor; artık gençler kişisel gelişimleri için kurslara kaydolamıyor, ülke dışı veya şehir dışı gezilere gidemiyor, tutkularının ve hobilerini adam akıllı icra edemiyorlar. Gezip göremedikleri, eğlenip yaşayamadıkları bir ülkede başka insanlar ile tanışma şansları da olmuyor bu da ikinci bir itici sebep olarak görülebiliyor.
Sokaklarımızın güzelliği olarak idealleri peşinde koşan taze iş adamlarından bahsetmiştik. Hani ellerindeki küçük çantalar ile sabahları sürekli sağa sola koşuşturan pırıl pırıl yirmi beş otuz yaşındaki gençler. Onların maalesef bir çoğu yurtdışında faaliyetlerinde devam etmek zorunda kaldı.
Tüik’e göre 2019 yılında en fazla göç 25-29 yaş aralığıydı, bunları sırasıyla 20-24 yaş ve 30-34 yaş grubu takip etti. Önceki yıllarda da bu sayılar hemen hemen aynıydı. Para kazanmak isteyen hırslı kesimi maalesef devletimiz mutlu edemedi.
‘’Giden gitsin kalanlar bizimdir’’ demeyin. Google zamanında üniversitede tanışan hırslı iki arkadaş tarafından bir garajda kuruldu ve şimdi birçok ülkenin ekonomisinden daha büyük bir şirkete sahipler. Bunun devlete olan katkı ve faydasını görebiliyor musunuz?
‘’Açığı – kapalısı şen şakrak gezen hanımların gülüşleri’’ vardı sokaklarımızda dedik. Peki ne oldu onlara? Kadınlarımıza kızlarımıza birileri korku enjekte etti arkadaşlar. Şimdi karınızı, kızınızı çarşıya rahatça alışverişe gönderebiliyor musunuz? Hayır. Eskiden gönderebiliyor muyduk ? Evet.
Türk kadınının özgürlüğüne vurulmuş bariz bir zincirdir bu. Tek başına mutsuzluk için yeterlidir. Sadece bu noktada bile kadınlarımızın mutluluğu için büyük bir sorun görebiliyoruz.
Hürriyet’in haberine göre 2004-2014 yılları arasında şiddet, taciz ve tecavüz vakaları sayısı tam 14 kat artmış! Bir kadın sokakta özgürce yürüyemiyorsa onun yüzü gülmez. Arkadaşları ile güle oynaya bir çay bir kahve içip dinlenemiyorsa orada kendini güvende hissetmez. Şimdi sokakta en mutlu olarak görebildiğimiz kızlarımız bile üniversiteli kızlarımız değil mi, gidip herhangi birine sorun: son yıllarda sosyal medyadan kaç tane iğrenç mesajla karşılaşmış, sokakta kaç kişinin sözlü tacizine uğramış kendi bile sayısını bilmez. Artık alışmıştır buna ya da alıştığını sanıyordur, bu durum ile yaşamayı öğrenmiştir. Bu kız içten içe mutsuz olacaktır, bunu hiç kimse engelleyemez. Bunun olgunluğu insanı sürekli yıpratır.
‘’Mis kokularıyla gençleri hayranlıkla izleyen yaşlılar’’ dedik. Onların ise birçoğunu medya mahvetti maalesef. Devrin dinamiklerinin hızla değiştiğini bizim yaşlı insanımıza medya anlatmadı.
Onlara şu söylendi ‘’gençlerin yedikleri önünde, yemedikleri arkasında’’, ‘’gençler iş beğenmiyor’’, ‘’gençler evlenmek istemiyor’’. Eskiden nasıldı? Bir genç askere gider, askerden gelir, iş bulur, evlenir ve yuvasını kurardı. Bu Avrupa’sından Amerika’sına tüm dünyada böyleydi. Mektebe giden gençler tüm mahallede bir kişiydi, iki kişiydi. Şimdi tüm gençleri aileleri işte çalıştırmadı, meslek öğretmedi okula gönderdi. 22-23 yaşında okuldan dönen gence de herkes artık geç kalmış gözüyle baktı, okula kendi zorlamasıyla gönderen babası bile ‘’ben senin yaşındayken’’ hikayelerine girişti. 22 yıllık hayatının 15 yılını okulda geçiren genç okulunu bitirince sanayide ağzında sigara küfür bir ustanın yanını haklı olarak beğenmedi, beğenemedi. Şimdi sosyal medyadan Avrupalı akranlarının ‘’hangi ülkeyi gezsem, nasıl eğlensem’’ düşüncelerinde koşuşturduğunu gören gençler ellerinde hiçbir imkan olmadığını acı bir şekilde keşfettiler. Üstüne üstlük bir de yaşlılardan zılgıt yediler.
Gençlerin suçu var mıydı? Yoktu. Devlet ‘’ her il için üniversite ‘’ dedi, halk alkışladı. Herkes üniversiteye gitti, bu sefer zanaat kalmadı. Yıllarca eğitime emek veren gençler çıraklığa alışamadı. Gençlere hayranlıkla bakan yaşlılara bu durum anlatılmadı. Yaşlılar artık gençlere kızgınlıkla bakar oldu.
Bizim toplumumuzda yaklaşık son yirmi yılda halk böyle yozlaştı. Böyle mutsuzlaştı. Böyle sokaklarda suratı gülen insan kalmadı. Deliler hastaneleri böylelikle tam doluluk sayısına ulaştı. Kodesler böyle kalabalıklaştı. Halk böyle çıldırmaya yaklaştı. Stres, kaygı, anksiyete, öfke, sinir böyle bizi ele geçirdi.
Ülkemizde yer alan sorunların kalanlarına baktığınızda hemen hemen hepsinin bu sorunların farklı yorumları veya türevleri olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.
İleride bizim çocuklarımızın da sokaklarda sadece çocukluğunu yaşaması; ekonomi konuşmaması, gençlerimiz sevmeyi sevilmeyi en saf ve tatlı duygular ile yaşaması, ideallerinin peşinde koşan gençlerimizin atılımlarını kendi ülkesinde yapabilmesi, açığıyla kapalısıyla kadınlarımızın sokaklarımızda tekrar şen şakrak dolaşabilmesi ve biz yaşlandığımızda gençleri anlayıp onlara tekrar hayranlıkla bakabilmemiz dileğiyle.
Ekonomist Batuhan TIRTAR
TÜİK, İŞKUR ve diğer kurumların çalışmaları incelendiği zaman genç istihdam ve genç yoksulluğunun kamuoyunda görünürlüğü artmıştır. Gereğinden fazla üniversite ve yüksekokul açılması sonucunda gençlerin bu üniversite ve yüksekokulları tercih etmeleri sağlanmış, fakat mezun olduklarında gençler işsiz kalmışlardır. Son yıllarda ortaya çıkan covid-19 pandemisi dünyada başlangıçta sağlık alanında etki göstermiş, ancak sağlık alanındaki olumsuz gelişmelerin etkileri, eğitim, spor aktiviteleri, ekonomi kısacası insan hayatının tüm alanlarını olumsuz etkilemiştir. Kısa çalışma ödeneği ve benzeri gelir desteği sağlayan ödemeler yeterince kişiye ulaşamayarak etkisi kısıtlı kalmıştır. Bu süreçte ekonomik şartlardan dolayı iş bulamayan gençler ailelerine bağımlı kalmışlardır. Ekonomik şartların ağırlığında ezilen aileler, iş bulamayan, iş arayan gençlere yeterince bütçe ayıramamışlar, gençlerin ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmişlerdir.
Bu raporda Türkiye’de genç istihdamın durumu incelenmiştir. TUİK, Genç İşsizler Platformu ve İŞKUR verilerinden yararlanılmıştır. Raporda öne çıkan başlıklar şu şekildedir:
Mevsim etkisinden arındırılmış temel işgücü göstergeleri, 15+ yaş, II. Çeyrek: Nisan-Haziran, 2022
Kaynak: TÜİK.
TÜİK’ in mevsimden arındırılmış işsizlik oranı incelenmiştir. TÜİK’in verilerine göre işsizlik oranı 2022 yılının 2. çeyreğinde yüzde 10.6 olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılının 1. çeyreğinde ise işsizlik oranı, yüzde 11 olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılının 2. Ve 1. çeyreğinde işsizlik oranı karşılaştırıldığında işsizlik, yüzde 0.4 azalmıştır. Genç nüfus işsizlik oranı 2022 yılının 1. çeyreğinde yüzde 20.7 gerçekleşmiştir. 2022 yılının 2. Çeyreğinde ise yüzde 20.3 gerçekleşmiştir. 2. Ve 1. çeyrek arası genç nüfus işsizlik oranı yüzde 0.4 azalmıştır.
Geniş tabanlı işsizlik ve genç nüfus işsizlik oranları incelendiğinde, işsizlik azaldığı görülmektedir. Ancak geniş tabanlı işsizlik oranı ve genç nüfus işsizlik oranlarının her ikisinin de çift haneli oranlarda ve çok yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca incelediğimiz veriler TÜİK verileri yani devletin kendi verileridir. Bağımsız kuruluşların verileri incelendiğinde işsizlik rakamları çok daha yüksek olduğu görülmektedir.
Gençlerin İş Durumu
Kaynak: Genç İşsizler Platformu.
Tabloda 15-34 yaş arası gençlerin iş gücüne katılamama nedenleri incelenmiştir. İş gücüne katılamama nedenleri 3 gruba ayrılmıştır. 1. grupta iş bulma ümidini yitiren gençler, 2. grupta iş arayıp çalışmaya hazır olan gençler ve son olarak iş arayıp çalışmaya hazır olmayan adaylar incelenmiştir. Söz konusu 3 durumda da gençlerin iş gücüne katılamama oranları artış göstermiştir. Gençlerin iş gücüne geç katılmaları ya da gençlerin ümitlerini kaybederek iş gücüne katılmaktan vaz geçmeleri ülke ekonomilerini olumsuz etkilemektedir.
Gençlerin İş Arama Süreleri
Kaynak: Genç İşsizler Platformu.
Tabloda gençlerin iş arama süreleri incelenmiştir. Tabloya göre, 2021 yılında 8-12 ay arası iş bulan aday sayısı 335 bin iken, 2022 yılında 8-12 ay arası iş bulan genç sayısı 470 bine çıkmıştır. 2021 yılında 12 aydan uzun süre iş arayan sayısı 477 bin iken, 2022 yılında 12 aydan uzun sürede iş bulan sayısı 518 bine çıkmıştır. Tablo verileri incelendiğinde gençlerin iş arama sürelerinin uzadığı görülmektedir. Bu durum gençlerin yoksullaşmasına ve ailelerine ekonomik olarak bağımlı kalmalarına neden olmakta, genç işsiz özelinde işsizlik sorunu büyüdükçe aile içi huzursuzluklar artmaktadır.
2020 Yılında İşsizlik Sigortasına Başvuran ve Yararlanan Genç Sayısı
Kaynak: İŞKUR 2020 istatistikleri.
Tabloda İŞKUR’a işsizlik sigortası için başvuran ve başvuru sonucunda işsizlik ödeneği almaya hak kazanan işlerini kaybeden genç işsiz sayıları incelenmiştir. 238.393 genç işsiz işsizliğe başvurmuştur. 46.170 genç işsiz işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Tablodaki işsizlik sayıları söz konusu ödenekten yararlanan sayısının ne kadar düşük olduğunu göstermektedir. Sosyal devlet gereği daha çok işsiz adayın işsizlik ödeneğinden yararlanması gerekmektedir. Ayrıca bu insanların herhangi bir gelirinin olmaması piyasadaki toplam tüketim miktarını düşürerek ekonomiye zarar vermektedir.
SONUÇ
İncelenen tabloların ortak sonuçu Türkiye’de genç işsizlik son yıllarda kronikleşerek adından söz ettirir hale gelmiş bulunmaktadır. Uzun vadede iş aramasına rağmen iş bulamayan gençlerin karşılaştıkları sorunlar bulunmaktadır.
Bu sorunlar şunlardır (Orkunoğlu Şahin,2020:152,153):
Gençlerin bu ve diğer sorunlar ile karşılaşmamaları için yeni eğitim ve iş gücü piyasasında düzenlemelere ihtiyaç vardır. Örneğin Türkiye’de yaygın olmayan ancak yurtdışında uygulanan ‘personel avcılığı’ yani işgücü ve işveren aracılığının firmalar tarafından sağlanabilmesi gerçekleştirilebilir bir proje niteliği taşımaktadır. İş gücü arzı ile iş gücü talebinin karşılaşmasını kolaylaştırabilecek bu uygulamanın Türkiye’de yaygınlaşması Türkiye’deki genç işsizliğine dönük atılacak faydalı adımlardan birisi olabilecek konumdadır. Bu atılacak faydalı adım genç işsizliğine ve diğer işsizlik sınıfı geniş tabanlı işsizliğe olumlu hikâye niteliği taşıyarak, genel bir olumlu istihdam atmosferi oluşturabilir nitelik taşımaktadır.
Bu tür uygulamalar sosyal ağlar, TV programları ve diğer iletişim mecraları ile etki alanını genişlemesi ile uygulamanın başarıya ulaşma ihtimali artacaktır.
Genç yoksulluğu ile mücadelede yapılması gerekenler (Orkunoğlu Şahin,2020:151):
Ekonomist, Yüksek Lisans Öğrencisi Batuhan TIRTAR
KAYNAKÇA
Orkunoğlu Şahin, I. F. (2020). Genç İşsizlik ve Mücadele Yöntemleri. Gençlik Araştırmaları Dergisi. (8)20.135-157.
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-II.-Ceyrek:-Nisan-Haziran-2022-45652 (Erişim Tarihi:26.09.2022)
https://gencissizler.org/2022/08/15/genc-issizlik-bulteni-agustos-2022/ (Erişim Tarihi: 26.09.2022)
https://www.iskur.gov.tr/kurumsal-bilgi/istatistikler/ (Erişim Tarihi: 26.09.2022)
Sıradan zamanlarda aylık, hatta yıllık dönemlerde yaşanan gelişmeler ülkemizde son zamanlarda çok kısa aralıklarla yaşanmaya başladığını son günlerde, sık sık dile getiririm. Siyasi, ekonomik ve diğer gelişmelerin gündemde yer alması ve diğer gelişmeleri eskide bırakma hızı baş döndürüyor. Tüm bu gelişmelerden en çok benim ilgimi çeken ise bazı ülkelerden Türkiye’ye gelen ve geleceği rivayet edilen sıcak para oldu. Konuya girmişken başta belirteyim benim için hangi ülkeden para gelmiş, kaç para gelmiş?
Gibi soruların ve yanıtlarının hiç önemi yok. Hatta sıcak paranın gelişi de sevindirici. Ancak benim için önemli olan sorular şunlar: ”sıcak para finansal piyasalarda mı kalacak yoksa reel piyasalara da geçiş yapacak mı, mevzu bahis sıcak para ile sıfırdan fabrika, üretim tesisi ve diğer teknoloji transferi sağlanacak yatırımlar ülkemize kazandırılacak mı, istihdam artışı sağlanacak mı, işsizliğe çözüm olacak mı,” tüm bu soruların cevabı yazının başlığı olan TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNER Mİ? Sorusunun da cevabı olacaktır.
Dünyada enerji piyasalarının, gıda piyasalarının, tüm bu piyasalarla entegre olan lojistik piyasasının durumları malum iken yaklaşan sert kışa hazır mıyız?
Domatesin kilosunun enerji ve diğer maliyetlerden dolayı 50 lirayı bulabileceği yönündeki ki bir yetkilinin yaptığı açıklama durumun hassasiyetini açıklamıyor mu? Dikkat edin mevzu tatil ya da diğer lüks tüketimi içeren bir konu değil temel gıda maddesi. Benzer açıklamaları diğer gıda üreticilerinden de son zamanlarda sıklıkla duymaktayız. Çözüm olarak ithalat seçeneği gibi neo-libaral politikaları sunan arkadaşlara yukarda da sorduğum gibi TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNER Mİ? Sorusunu tekrar yöneltmek isterim.
Bence durum gayet net. Acil olarak halkın ekonomisini düşünecek adımlar atılmalı, popularist politikalar terk edilmeli. Ekonomik olarak can çekişen alt ve orta sınıf (ki kaldıysa) desteklenmelidir.
Ekonomist, İşletmeci Batuhan TIRTAR
Enerji kaynaklarının önemi sanayi devriminden bugüne artarak devam ediyor. Enerji kaynaklarına sahip olmak devletler için çok önemli bir etken. Çünkü enerji kaynakları en basit olarak konutlardaki ısınmadan tutun, ulaşıma, ulaşımdan tutun sanayideki üretim için temel etkenlerden birisi belki de en önemlisidir. Hatta bazı sanayi kuruluşlarında üretime ara bile verilmez. Çünkü yeniden üretime başlamak çok maliyetlidir. Bu kuruluşlar için enerji ve enerji kaynaklarına erişim önemlinin de ötesinde işletme devamlılığı için hayati konumdadır. Enerji kaynaklarına sahip olmak kadar enerji kaynaklarının geçiş güzergâhlarında bulunmakta devletler için önemlidir. Devletler eğer enerji geçiş güzergâhlarındalar ise bu jeopolitik avantajı siyasi ve ekonomik olarak doğru hamleler ile kârlı hale getirebilirler. Ülkemizde jeopolitik açıdan çok önemli bir noktadadır. Ülkemizde birçok enerji kaynaklarının taşınmasına dönük boru hatları mevcuttur, birçok enerji projesi ise çalışma aşamasındadır. Bunlardan biri olan ve Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz taşıyan, Almanya’da son bulan Kuzey Akım, 10 temmuzdan beri bakım çalışması nedeniyle gaz sevkiyatını durdurmuş durumda idi. Bakım çalışmasının planlandığı gibi Perşembe günü itibari ile bitmesi ve gaz akışının kısıtlı olarak başlatılması bekleniyor. Dünyada siyasi beklentilerden ötürü enerji kaynaklarının sevkiyatı ‘bakım’ ve diğer gerekçeler bahane gösterilerek durdurulması son zamanlarda bir hayli artış sergilediğini görmekteyiz. Ülkemizde potansiyel riski görerek doğalgaz depolama tesisleri kurmuş ve son zamanlarda bu tesislerin depolama kapasitesini artırmaya yönelik adımlar atmaktadır. Ancak jeopolitik riskler ve belirsizlikler göz önünde bulundurularak yeni önlemeler vakit geçmeden alınmalıdır. Örneğin rüzgâr ve güneş enerjisinden yararlanmaya dönük adımlar daha hızlı atılmalıdır. Dünyadaki akademik ve konu ile alakalı veriler incelendiğinde temiz ve yenilenebilir enerjinin ne kadar değerli olduğunu anlayabiliriz. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması ülke ekonomimizin kanayan yarası olan bütçe açığına da derman olabilecek niteliktedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyele inanmayan arkadaşlar üniversitelerimizin ve sanayi kuruluşlarımızın faaliyetlerini inceleyebilirler. Bu faaliyetler daha çok Ar- Ge ve inovasyon çalışması ile artırılabilir. Kaynak konusunu düşünen arkadaşlar ise şunu unutmasınlar kıt kaynaklar verimsiz projelere, milyonluk vergi indirimlerine ve benzeri faaliyetlere harcanmaz ise yeteri kadar kaynak bulunabilir…
Ekonomist, İşletmeci Batuhan Tırtar