12 Ekim 2025 Pazar
''TOPLUMA SAYGILI OLMAK'' Abdurrahman Berkcan yazdı.
''MİLLETİN EFENDİSİ'' Av. Ahmet Tamer yazdı.
''Çiftçinin hali'' Veteriner Hekim Ali Köker yazdı.
''Gençler mutsuz!'' Ayşe BOYACI Yazdı.
''KUL HAKKI MI ? DEDİNİZ...'' Ayşe Yavuz Yazdı.
''Kripto Para Borsası Neden Çöküyor, Kripto Para Neden Düştü, Kripto Borsası Bilinmeyenler''
İstanbul, Muğla, Artvin – Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği’nin 4 ay süren titiz takibi sonucu üç ilde eş zamanlı gerçekleştirilen operasyon, modern toplumun en utanç verici gerçeklerinden birini bir kez daha yüzümüze çarptı: Organize fuhuş çetelerinin ne denli pervasız, ne denli şeytani yöntemler kullandığını. Kurulan internet siteleri, anlaşılan evler ve oteller… Suçun klasikleşmiş yöntemleri bir yana, bu operasyonda ortaya çıkan bir detay var ki, akıl tutulmasının ve ahlaki yozlaşmanın geldiği noktayı gözler önüne seriyor: Falcılık tuzağı.
Çete üyesi iki kadının, müşterisi olan kadınların “falına bakarak” onları fuhşa yönlendirmesi, hem suçun iğrençliğini hem de insanların ruhsal zayıflıklarının nasıl sömürüldüğünü gösteriyor. “Sana zengin kısmet geliyor,” yalanıyla umut vaat edilen çaresiz kadınların, aslında karanlık bir fuhuş bataklığına çekildiği belirlendi.
Bu tür operasyonlar, Emniyet güçlerinin suçla mücadeledeki kararlılığının bir göstergesidir ve toplumun vicdanını bir nebze olsun rahatlatır. Gözaltına alınan 20 şüpheliden 16’sının tutuklanması, adaletin tecelli etmesi adına önemli bir adımdır. Kurtarılan 14 mağdur kadının, bu kirli düzenden çekip alınması ise devletin koruyucu yüzünü göstermiştir.
Ancak bu olayın ardındaki daha büyük ve rahatsız edici bir gerçek var: Dijital çağda, bilgiye saniyeler içinde ulaştığımız bu devirde, hala fal ve batıl inançlar üzerinden bu kadar kolay aldatılabilmek!
İnsanlık, uzaya mekik gönderiyor, yapay zekâyı tartışıyor; ancak bir “falcının” iki çift sözüne kanarak hayatını ve bedenini tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Bu çağda, ruh sağlığı hizmetlerine erişimin nispeten kolaylaştığı, bilimsel düşüncenin sürekli teşvik edildiği bir ortamda, sorunlarını çözmek için bilimden ve mantıktan değil, sözde “gizemli güçlerden” medet uman bu yaklaşım, akıl tutulmasından başka nedir?
Unutmayalım ki, bu çetelerin gücü sadece organize olmalarından gelmiyor; aynı zamanda çaresizliğe kapılıp mantık süzgecini kapatan kurbanların kolaylığıyla da besleniyor. Hiç kimse bir çeteye düşmeyi hak etmez; ancak “köşeyi dönme” hayaliyle veya “kolay kısmet” beklentisiyle gerçeklikten kopan her vatandaş, kendi zaafını suçlulara sunmuş demektir.
Bu operasyon, emniyetin başarısı olduğu kadar, toplumun akıl sağlığı ve batıl inançlara karşı direnci konusunda da derin bir ders çıkarma zorunluluğunu ortaya koyuyor. Suçlular yakalandı, peki zihinlerimizdeki boş inançlar ne zaman temizlenecek?
Sizce bu tür yasa dışı faaliyetlerin kökünü kurutmak için sadece operasyonlar yeterli mi, yoksa toplumun eğitim ve farkındalık seviyesini artırmaya yönelik başka hangi adımlar atılmalı?
FuhuşÇetesi #FalcılıkTuzağı #OrganizeSuç #AhlakBüroAmirliği #Operasyon #ZenginKısmet #Tutuklama #MağdurKadınlar #SınırDışı #Batılİnanç #AkılTutulması #DijitalÇağ
Bu Haber Gazeteci Yazar Tankutalp ALTUNSOY Haberidir.
Konya, Ilgın – İç Anadolu’nun su tablası alarm verirken, bir zamanlar bölgenin en önemli sulak alanlarından olan Ilgın Çavuşçu Gölü’nün tamamen kuruması, sadece bir çevresel felaket değil, aynı zamanda derin bir sosyo-ekonomik yaranın da habercisi oldu. Yaklaşık 27 kilometrekarelik yüz ölçümüyle bir zamanlar flamingo, pelikan, ördek ve 250’ye yakın kuş türüne ev sahipliği yapan bu “kuş cennetinin” yerinde şimdi çatlamış, tuzlu topraklar ve sessizlik var.
Doğanhisar, Çiğil ve Bulcuk Çayları ile beslenen ve 1960’larda 190 milyon metreküp su barındıran gölün kaderini, bilinçsiz tarımsal sulama ve küresel ısınmanın tetiklediği kuraklık mühürledi. Gölün kurumasıyla ortaya çıkan sorunlar bir zincirleme reaksiyon şeklinde bölgeyi etkisi altına aldı:
Ilgın Turizm, Tarih, Kültür ve Coğrafya Araştırmaları Derneği (ITKÇA) tarafından düzenlenen ve dernek başkanı Bayram Çini’nin “Doğa maalesef etkinliğimize katılamadı” sözleriyle özetlenen eylem, bu felaketi gözler önüne serdi. Aktivistler, bir zamanlar suyun hayat verdiği alanda, kuşların canlı fotoğraflarını sergileyerek adeta kuru toprağa bir ağıt yaktılar.
Bu etkinlik, bir uyarı niteliğindedir: Su, tükenmez bir kaynak değildir. Çavuşçu Gölü, küresel ısınma ve sürdürülemez su yönetimi politikalarının birleştiğinde bir ekosistemi ne kadar hızlı yok edebileceğinin acı bir anıtı olarak Anadolu coğrafyasında yükseliyor. Uzmanlar, acilen havza bazlı, kontrollü sulama yöntemlerine geçilmezse ve yeraltı suları üzerindeki baskı azaltılmazsa, İç Anadolu’daki diğer sulak alanların da aynı kaderi paylaşabileceği konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor.
Konya #Ilgın #ÇavuşçuGölü #Kuraklık #KuşCenneti #DoğaFelaketi #TarımsalSulama #KüreselIsınma #KuşGözlem #FotoğrafSergisi #Erozyon #SulakAlan #Biyoçeşitlilik #SuTasarrufu #GöçmenKuşlar
Bu Haber Tankutalp Altunsoy haberidir…
“Kuruyan Hayatlar”: Kuşların Sessizliği ve Anadolu’nun Kaybolan Su Mirası…
Türkiye’de 18 yaş altı bireyleri koruma altına alan ve cezai sorumluluğu yaşa göre kademelendiren kanunlar, son dönemde yaşanan dehşet verici olaylar nedeniyle kamuoyunda infiale yol açıyor. Özellikle 12 yaş altı çocukların mutlak cezasızlığını öngören Türk Ceza Kanunu (TCK m.31/1) maddesi, organize suç örgütleri ve çocuk çeteleri tarafından bir “yasal kalkan” olarak kullanılmakta. Vatandaşlar, bu maddenin hızla organize olan ve silahlı saldırılara karışan çocukları suça teşvik ettiğini ve acilen değiştirilmesi gerektiğini savunuyor.
Temel sorun, kanunun, çocukları koruma ve rehabilite etme amacının, pratikte cezasızlık algısına dönüşmesidir. Hukuk sistemi, 12 yaş altındaki bir çocuğun cezai takibata uğramayacağını ve en fazla koruyucu/eğitici tedbirlerle karşılaşacağını öngörür. Ancak bu hüküm, çocuğu damgalamayı önlerken, maalesef bazı çocukların ve onları kullanan çetelerin gözünde “istediğini yap, sonuçları hafif olur” anlamına geliyor.
Bu algı, suçun çocuklar tarafından bir “risk-ödül” analiziyle değerlendirilmesine yol açıyor: Risk neredeyse sıfır, elde edilecek para veya itibar ise yüksek.
12 yaşının altındaki çocuklar, işledikleri fiilin hukuki sonuçlarının olmadığını bilerek suça karışmakta, bu durum ise çocukların şiddet ve suç eğilimini pekiştirmektedir.
Türkiye’nin büyük şehirlerinde son yıllarda giderek artan bir tehlike gözlenmektedir: Çocuk çeteleri. Bu örgütlenmeler, TCK’daki bu boşluktan en çok yararlanan yapılar olarak öne çıkıyor.
Polis kayıtlarına yansıyan ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, “Daltonlar,” “Kasımpaşalılar,” “Kespirler” gibi bilinen çete isimleri, özellikle silahlı çatışmalarda ve mafyatik hesaplaşmalarda “küçük saldırganları” kullanıyor. 12-15 yaş aralığındaki bu çocuklar, ateşli silah kullanmaktan çekinmiyor, çünkü yakalandıklarında alacakları cezanın indirimli veya ertelemeli olacağını, hatta 12 yaş altındaysalar tamamen cezasız kalacaklarını biliyorlar.
Bu çocuklar, sadece hırsızlık ya da gasp gibi adi suçlara değil, aynı zamanda her gün onlarca silahlı saldırı, yaralama ve uyuşturucu ticareti gibi organize suçlara karışıyorlar. Çeteler, riskli ve ağır suç operasyonlarında çocukları ön cepheye sürerek, hem yasal takibattan sıyrılıyor hem de kendi elemanlarını korumuş oluyor.
Bu durum, sadece güvenlik sorunu değil, aynı zamanda derin bir toplumsal vicdan yarasıdır. Halk, devleti, kendi çocuklarının geleceğini karartan ve sokakları güvensiz hale getiren bu yasal açığa karşı somut adım atmaya çağırıyor.
Çocukların yüksek yararını koruma ilkesi, bir çocuğun organize suç örgütleri tarafından istismar edilmesine ve hayat boyu sürecek bir suçlu profili oluşturmasına izin vermemelidir. Uzmanlar ve kamuoyu, 12 yaş altındaki mutlak cezai sorumsuzluk hükmünün derhal yeniden değerlendirilmesini ve çocukların suça teşvik edilmesini önleyecek, daha caydırıcı ve etkin koruyucu tedbirler içeren yeni bir düzenlemenin hayata geçirilmesini talep ediyor. Aksi takdirde, Türkiye’de suça sürüklenen çocuk sayısı artmaya ve suç örgütleri güçlenmeye devam edecektir.
#SuçaSürüklenenÇocuklarKavramı #TCK31/1 #CezaiSorumsuzluk #ÇocukÇeteleri #Daltonlar #Kespirler #YasalAçık #AcilDeğişim #ÇocukKoruma #tankutalpaltunsoy #konyaobjektifgazetesi #uyuşturucu #hukuk #savcı #cezauygulanmayançocuklarmafyaolmayolundalar
Tankutalp ALTUNSOY Haberidir…
Basın gezisinin en çok öne çıkan teması, tesislerin geçmişteki sürdürülemez durumdan nasıl başarıyla çıkarıldığı oldu. Yapılan sunumlarda, önceki yönetim anlayışının bıraktığı mali ve operasyonel zorluklar net bir dille ifade edildi. Ancak, yeni yönetimin göreve gelmesiyle birlikte uygulanan radikal değişimler ve stratejik yatırımlar sayesinde tesisler adeta küllerinden doğdu.
Yeni yönetim, mali disiplini sağlama ve tesisleri modernize etme kararlılığıyla, Panagro’nun 2023 yılında ilk kez kârlılığa geçmesini sağladı. Bu başarı, tesislerin yalnızca bir üretim merkezi değil, aynı zamanda ülkenin tarım ve hayvancılığı için stratejik bir kurtuluş projesi olduğunun altını çiziyor. Yeni yönetim anlayışıyla gelen bu kurtuluş, 2024-2025 döneminde üretim ve kârlılık artışıyla taçlanarak devam ediyor.
Tesisleri sürdürülemez bir noktadan alıp küresel bir oyuncu yapan yeni yönetimin liderliğinde hayata geçirilen yatırımlar, basın mensuplarını hayran bıraktı:
Basın, ayrıca Çumra Kampüsü’ndeki Ultra Klimalı Modern Seraları da inceledi. Tesislerde atık sıcak suyun yeniden değerlendirilmesiyle sıfır enerji maliyetiyle topraksız tarım yapılıyor. Bu çevreci modelle üretilen yüksek kaliteli “Çatalhöyük” domatesleri, kaynakların etkin kullanımı açısından örnek teşkil ediyor.
Gezinin sonunda gazeteciler, bu başarı hikayesinin tüm Türkiye’ye ilham vermesi gerektiğini belirterek, yeni yönetimin tesisleri sürdürülemez durumdan kurtararak ulaştırdığı seviyeyi takdir ettiklerini bir kez daha dile getirdiler. Tesisler, Türkiye’nin geleceğine yapılan stratejik bir yatırım olarak konumlandırılmaya devam ediyor.
Torku, Konya Şeker, Panagro Et ve Süt Entegre Tesisi, Çumra Şeker Entegre Tesisleri, Yeni Yönetim, Sürdürülemez (Eski Durum), Kapasite Artışı, Kârlılığa Geçiş (2023), Güneş Enerjisi Santrali (GES), Yüzde 35 Elektrik İhtiyacı (GES), 22 Milyon Euro (Yatırım Tutarı), Yüzde 20 (Pancar Kapasite Artışı), Mevlana’dan Sonra En Çok Ziyaret Edilen Mekan, Basın Memnuniyeti, Sürdürülebilirlik, Ultra Klimalı Modern Sera, El Değmeden Üretim (Süzme Yoğurt)
Bu haber Gazeteci Yazar Tankutalp ALTUNSOY Haberidir.
İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Narkotik Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma, magazin dünyasında büyük yankı uyandırdı. Aralarında oyuncular, şarkıcılar ve sosyal medya fenomenlerinin de bulunduğu 19 ünlü isim hakkında “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” suçlamasıyla işlem başlatıldı.
Sabahın erken saatlerinde gerçekleştirilen operasyon kapsamında, ünlü isimler ifade vermek ve kan örneği vermek üzere İl Jandarma Komutanlığı’na çağrıldı. Yetkililer, bu kişilerin gözaltına alınmadığını, sadece ifadelerinin alındığını belirtti. Ancak kamuoyunda oluşan tepki oldukça sert oldu.
Toplumun gözünde rol model konumunda bulunan bu isimlerin, uyuşturucu madde kullanımıyla anılması, gençler üzerinde son derece olumsuz bir etki yarattı. Özellikle sosyal medyada milyonlarca takipçiye sahip fenomenlerin, sorumluluk bilinci taşımadan bu tür olaylarla gündeme gelmesi tepki çekti.
Vatandaşlar, “Gençlerin idolü olan bu kişiler, topluma kötü örnek oluyor. Uyuşturucuya özendiren her davranış cezalandırılmalı.” diyerek tepki gösterdi.
Ünlüler arasında Dilan ve Engin Polat, Hadise, İrem Derici, Kaan Yıldırım, Berrak Tüzünataç, Demet Evgar, Birce Akalay, Ziynet Sali gibi tanınmış isimlerin bulunması, olayın ciddiyetini daha da artırdı.
Toplumsal bilinç uzmanları, bu tarz olayların sadece bireysel değil sosyolojik bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. Ünlülerin yaşam tarzlarının gençler üzerinde etkili olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Ekranlarda, sahnede ya da sosyal medyada görülen her davranış bir mesajdır. Bu kişiler örnek olmalı, değilse toplum bundan zarar görür.” ifadelerini kullandı.
Ziynet Sali’nin avukatı, sanatçının yurt dışında olduğunu ve döndüğünde ifade vereceğini açıklarken, soruşturmanın genişleyebileceği konuşuluyor.
Bu olay, bir kez daha ünlü olmanın sorumluluk gerektirdiğini ve topluma kötü örnek olmanın sonuçlarının ağır olabileceğini gösterdi.
#ÜnlülereOperasyon #UyuşturucuSoruşturması #ToplumaKötüÖrnek #SosyalMedyaFenomenleri #UyuşturucuyaHayır #ToplumBilinci #RolModel #ÜnlüSorumluluğu #İstanbulJandarma #MagazinDünyası #GençlikVeUyuşturucu #KamuTepkisi
Tankutalp Altunsoy haberidir…