Tankut Alp ALTUNSOY

Tankut Alp ALTUNSOY

02 Kasım 2024 Cumartesi

Toplumun Vicdanında Yankı Bulan Bir Mesele: Yenidoğan Çetesi ve Bebek Ölümleri!

Toplumun Vicdanında Yankı Bulan Bir Mesele: Yenidoğan Çetesi ve Bebek Ölümleri!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Son dönemde medyada yer alan “yenidoğan çetesi” olayları, hepimizi derinden sarsan ve toplum vicdanında derin yaralar açan bir dizi iddia ile gündeme geldi. Bu tür olaylar, sadece bireysel bir suç vakası olmaktan öte, toplumsal güvenlik, sağlık politikaları ve adalet sistemimizin güvenirliği ile ilgili önemli soruları da beraberinde getiriyor. Çocukları ve yenidoğan bebekleri koruma sorumluluğumuzun yanında, böylesi hassas bir meselede medyanın, kolluk kuvvetlerinin ve adli sistemin de titizlikle hareket etmesi büyük bir önem taşıyor.

Yenidoğan Çetesi İddiaları: Bir Suç Şebekesinin Anatomisi

Yenidoğan çetesi olarak tanımlanan bu yapı, iddialara göre organize bir suç şebekesi olarak sağlık sektörüne nüfuz etmiş durumda. İlgili haberlerde yer alan bilgilere göre, hastanelerde yeni doğmuş bebeklerin yasa dışı yollarla başka kişilere satılması ya da çocuğun ailesinin bilgisi dışında bu bebeklerin kimliklerinin değiştirilmesi gibi suçlarla ilişkilendirilen bir örgütsel yapılanma söz konusu. Bu iddialar, yalnızca çocuk ve aileleri değil, sağlık sektöründe çalışan tüm bireyleri de endişeye sevk ediyor.

Böylesi bir yapı gerçekten var ise, çetenin tespit edilmesi ve adalete teslim edilmesi, adaletin sağlanması ve toplumda oluşan korkuların giderilmesi adına büyük bir önem taşıyor. Şu an için soruşturma sürecinde olan bu davalar, olayın boyutlarını ve kapsamını daha net bir şekilde ortaya koyacaktır. Ancak burada önemli olan, bu tür bir organizasyonun toplumun en savunmasız kesimi olan çocukları hedef almasının yarattığı derin endişe ve bu endişelerin nasıl ele alınacağıdır.

Sağlık Sisteminde Güven ve Etik İhlalleri

Bu olaylar, sağlık sistemine yönelik güveni de zedeliyor. Sağlık çalışanları ve hastaneler, toplumun en güvenilir kurumları arasında yer alır ve insanlara en zor anlarında destek sunarlar. Ancak, bir çetenin bu güveni suistimal ettiği düşüncesi bile başlı başına büyük bir korku yaratmaktadır. Yenidoğan çetesi gibi iddialar, sağlık sektöründe etik ihlallerin ne denli yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini de gözler önüne seriyor.

Sağlık kurumlarının bu tür örgütlerden tamamen arındırılması ve halkın güveninin yeniden sağlanması için düzenleyici önlemler alınmalı, hastane güvenlik protokolleri sıkılaştırılmalıdır. Bu noktada, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, tüm sağlık kurumlarının düzenli denetim ve güvenlik önlemleriyle bu tür örgütlerin sızmasını engelleyecek tedbirler alması gerektiği açıktır.

Toplumda Bilgi Kirliliği: Gerçekler ve Komplo Teorileri

Ne yazık ki, yenidoğan çetesi gibi hassas konular, bilgi kirliliğine oldukça açık bir alan oluşturuyor. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler, halk arasında asılsız korkulara sebep olabiliyor. Adli sürecin devam etmesine rağmen, olaya dair farklı iddiaların ortaya atılması ve gerçeklerin çarpıtılması, güvenilir bilgiye erişim konusunda ciddi bir engel oluşturuyor. Bu tür hassas süreçlerde, doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerin yayılmasının önüne geçilmesi ve halkın doğru kaynaklardan bilgilendirilmesi kritik önem taşır.

Komplo teorilerinin yayılması, halkın doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırmakla kalmaz, aynı zamanda gerçek suç vakalarını da gölgede bırakır. Toplum olarak, güvenilir kaynaklara dayanmayan söylentilerden kaçınmalı ve özellikle çocuklar gibi hassas gruplarla ilgili haberlerde dikkatli olmalıyız. Medyanın da bu süreçteki rolü, toplumun doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak ve paniğe yol açabilecek yanlış bilgilendirmelerden kaçınmaktır.

Çocukları Koruma Sorumluluğumuz: Adalet ve Toplumsal Dayanışma

Her şeyden önce, toplum olarak çocukların korunması hepimizin ortak sorumluluğudur. Çocukları hedef alan bu tür suçlarla mücadelede, adalet sisteminin etkin bir şekilde işlemesi, suçluların adil bir biçimde cezalandırılması ve çocukların korunması, toplumda güvenin yeniden inşa edilmesi için gereklidir. Bu tür suçlarla mücadelede toplum olarak dayanışma içinde olmalı, devletin bu alandaki çalışmalarını desteklemeli ve gerekirse soruşturmaların takipçisi olmalıyız.

Ayrıca, çocuklara yönelik suçların önlenmesi adına toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, ailelere çocuklarının güvenliği konusunda bilgi ve destek sağlanmalıdır. Çocukların güvenliğini tehlikeye atabilecek her türlü olayın üzerine gidilmesi, sadece ailelerin değil, toplumun da öncelikli görevi olmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin ve adli sistemin çalışmalarını desteklemek, çocuk haklarına sahip çıkmak ve bu tür olayların tekrar etmemesi için tüm sorumluların adalet karşısına çıkarılmasını sağlamak, toplumsal bir sorumluluktur.

Sonuç: Geleceğe Güvenle Bakmak İçin Şeffaflık ve Bilgiye Dayalı Bir Toplum

Yenidoğan çetesi gibi olaylar, toplumu derinden sarsan ve adaletin sağlanmasını bekleyen konular arasında yer alır. Bu süreçte, toplum olarak duyarlılıkla hareket etmek ve çocukları hedef alan her türlü tehdit ve suça karşı sesimizi yükseltmek önemlidir. Aynı zamanda, doğru bilgiye ulaşma ve bilgiyi güvenilir kaynaklardan edinme alışkanlığı kazanmak, toplum sağlığı ve güvenliği için elzemdir.

Adaletin sağlanması, suçluların adil bir biçimde cezalandırılması ve toplumun bilgilendirilmesi adına yetkililerin yürüttüğü çalışmaların desteklenmesi, hepimizin daha güvenli ve huzurlu bir topluma katkı sunmasını sağlar. Yenidoğan çetesi gibi üzücü olayların tekrarlanmaması için toplum olarak dikkatli, bilinçli ve dayanışma içinde olmamız gerektiği açıktır. Gerçek anlamda güvenli ve adil bir toplum için her bir bireyin bilgiye erişim ve bilinçlenme hakkını savunmak, çocuklarımızın güvenliği ve geleceği için atılacak en değerli adımdır.

Gazateci Yazar Tankutalp ALTUNSOY

Devamını Oku

“Millet olarak top yekün kafayı mı yedik? Gazeteci yazar Tankutalp Altunsoy yazdı.

“Millet olarak top yekün kafayı mı yedik? Gazeteci yazar Tankutalp Altunsoy yazdı.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Millet olarak top yekün kafayı mı yedik?

Bana bundan 20 yıl önce #DevletBahçeli,
“apo it-i-ni meclise çağırıp konuşmasını isteyecek dese en iyi ihtimal ağzını-burnunu kırardım…

MeHaPe-li arkadaşlar kafasını kuma gömdü, hiç bir tepki vermiyorlar, onların bu tepkisizliklerine ben bir anlam veremiyorum!
CeHaPe ve CeHaPe-liler deseniz aynı.
Neler oluyor yahu?
Ben yoğun bakımda filan-mıyım?
Bu birkaç gündür yaşadıklarım rüya mı?
inşaallah öyledir…

Ya değilse, bu birkaç gündür yaşananlar gerçekse ve benim kabusum değilse, durumumuz vahim haberiniz ola!
Gazeteci Yazar ”Tankutalp Altunsoy”

Devamını Oku

”Bebeklerden ve çocuklardan üretilen doping (Adrenochrome) gençlik iksiri.” Tankutalp Altunsoy yazdı…

”Bebeklerden ve çocuklardan üretilen doping (Adrenochrome) gençlik iksiri.” Tankutalp Altunsoy yazdı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bebeklerden ve çocuklardan üretilen dopingi yani (Adrenochrome) gençlik iksirini daha önce yazmıştım.
Umarım bu son olaylarla bir ilgisi çıkmaz!

Adrenochrome, milyarlarca dolar değerinde dünyanın en güçlü uyuşturucusu ve adrenalin türevi bir ilaç olarak anlatılıyor. Haberlerde çıkan ifadelere göre çocukların beyninde adrenalin salgılarken ortaya çıkan bu molekülün, ölü bir bedenden elde edilmesi de mümkün değil. Yani çocuklara ve bebeklere aşırı korku hissi yaşattırılarak elde edilen bir madde.

Sentezlenebiliyor oluşu da ayrı bir muamma.
Yani labaratuvar ortamında kimyasal olarak üretilebildiği söylensede, biyolojik üretimi komplo teorisyenlerini bile düşündürecek kadar vahim.
İnsan oğlu dediğimiz organizma para için her şeyi yapar mantığı beni son bebek ölümleri konusunda düşündürdü ve böyle bir nedenin de olabileceğinin araştırılması gerekir kanaatini oluşturdu…

Hele neredeyse bir aya yakın göz altları mor gezen onlarca Türk vatandaşını görmüş olmak ve düşünmekte ayrı bir kafa karıştırıcı mevzu benim için.
Ben yazdım ve üstüme düşeni bir gazeteci olarak yaptım , yorumlamak size ait olsun sevgili okuyucu.
Gazeteci Yazar ”Tankutalp Altunsoy”

Devamını Oku

Uyuşturucu bağımlılığının önüne geçilemiyor…

Uyuşturucu bağımlılığının önüne geçilemiyor…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Konyada geçtiğimiz günlerde polisi bıçakla yaralayan şahsın da uyuşturucu bağımlısı bir müptezel olduğu ortaya çıktı. Artık uyuşturucunun ve bağımlılığın önüne geçilemiyor. Uyuşturucu satanlar veya kullananlar ceza evlerinde rehabilite olmak yerine orada neyi nasıl yapabileceklerini daha iyi öğrenebildikleri ortamlarla karşılaşıyorlar. Ceza evinde kurdukları bu illegal arkadaşlıklarla ceza evinden çıkınca kanlı çeteler kuruyorlar. Tetikçiler mi ararsınız, hırsızlar mı, gaspçılar mı, neredeyse kurulmadık çete yok…

Uyuşturucu ve kumar gençlerin en büyük sorunu şu an ve biz sadece izliyoruz elimizden bir şey gelmiyor!

Ne polisin ne vatandaşın kimsenin can güvenliği yok, uyuşturucu etkisinde olan çocuklar kimseyi tanımıyor, kimseden korkmuyor, kesin ve kati önlemler için daha ne bekleniyor anlamadım. Gerekirse idam geri getirilsin. Rehabilite edilemiyorsa ve o hayattan vaz geçemiyorsa zaten yaşamasın, çünkü öyle yada böyle bu insanlar topluma zarar veriyorlar…

Ailelere de çok iş düşüyor mutlaka çocuklarınızı takip edin ve kendi önlemlerinizi alın. Ya değilse devlet hangi birine yetişecek…

Gazeteci yazar Tankutalp ALTUNSOY

Devamını Oku

İsmi açıklanmasın diye yusuf, yusuf çeken köfteciye kimler komplo kurdu?

İsmi açıklanmasın diye yusuf, yusuf çeken köfteciye kimler komplo kurdu?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Özelikle başlığı böyle attım ki konu tam anlamıyla anlaşılsın. Aslında komplo falan yok, adamlar aleni domuz eti yedirmişler millete. Ama domuz etinin pahalı olması, buraya birilerinin çökeceği ve veya çökmek istediği vs. haberler servis edilerek 180 şubesinde millete domuz eti yediren şirkete birileri sahip çıkmaya çalışıyor, bizim milliyetçi duyguları ön planda olan vatandaşlarımızda bu pompalanan haberleri paylaşıyorlar. Neymiş de yerli milli bir şirketmiş, miş, mişde…

Aslında yerli filan değil açın beyan ettiği ortaklarına bakın!

Geçtim ki yerli olsa ne yazar…

Adamlar aleni bir şekilde domuz eti yedirmişler. Oranı az da olsa. Ben bu konuya başka bir alandan bakmak istiyorum. Gen olarak insana en yakın olan canlı domuzdur, Doğa da bulunan virüsler direk insanda yaşayamaz. Ama gen uyumu olan bir konakçıda değişim geçirir ve insana gelirse insanı da hasta eder. Kuranda zaten biz onları enselerinden tuttuk ve domuza çevirdik diye tersten evrimi anlatan bir ayette de vardır. Bu ayette eşini kıskanmayan ve eşini başkaları ile paylaşan ahlaksız toplumlar için anlatılır. Yediğiniz domuz etinin miktarı az bile olsa gen değişimi için yeterlidir. İnsan ne yerse odur. Bunu sakın unutmayın! Toplumun halini görüyorsunuz daha fazla anlatmaya gerek var mı?

Bence bilinçli yapılmış bir uygulama diye düşünüyorum, şunu da belirtmek isterim ki, domuz eti pahalı filan değil, domuz etinde gümrük sıfır, sadece eti değil sakatatları da ülkeye girmekte maalesef. Bana kalırsa kendi kesmediğiniz hiç bir hayvanın, hiç bir şeyini yemeyin…

Son söz olarak, ben firma ismi ile değil icraatları ile uğraşırım, kimse isim filan sormasın!

Ve biz devlet değil, Türkiye Cumhuriyetine bağlı vatandaşlarız, bırakın devlet halletsin, siz neden sahip çıkmaya çalışıyorsunuz ki…

Gazeteci Yazar Tankutalp ALTUNSOY

Devamını Oku