Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yüksek enflasyonun gerekçesi olarak faiz politikasıyla birlikte ücret zamlarına işaret etti ve düşük zam önerdi.
Şimşek’ten enflasyonun mağdurlarına acı reçete
Hükümet, seçim ekonomisi ve yüksek enflasyonun faturasını, bu dönemde gelirleri ve servetleri katlanan zengin kesime değil çalışanlara kesmekte kararlı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dün yaptığı açıklamada, yüksek enflasyonun gerekçesi olarak para politikasıyla birlikte yüksek ücret zamlarına işaret etti.
“Eğer enflasyonu kalıcı şekilde tek haneye indireceksek, gelirler politikasının da bu hedeflere uygun olması lazım” diyen Şimşek, “Bir süre sonra enflasyonla uyumlu bir artış düzeni olmalı. Çünkü öbür türlü bir sarmala giriyorsunuz. Yüksek artışlar yüksek enflasyon ve burada kazanan yok, belirsizlik artıyor ve iş yapmak zorlaşıyor” ifadelerini kullandı.
Play Video
Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada da “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.
Eylül sonunda Ankara’yı ziyaret eden IMF ekibi de geçen haftaki açıklamalarında hükümete, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etmişti.
Özetle Şimşek, ücretlere, yıl sonunda yaklaşık yüzde 70 olması beklenen “geçmiş enflasyona göre” değil, yüzde 33 olan 2024 sonu beklentisine göre bir zam yapılmasını gündeme getiriyor.
Mart 2024’te yerel seçimler olması ise söz konusu politikada esnemeyi beraberinde getirebilir.
KAZANAN KİM OLDU?
Şimşek, son yıllarda ücretlere yüksek zam yapıldığını ve bunun yüksek enflasyonda etkili olduğunu söylüyor ancak son yıllarda servet ve gelir patlaması yaşayan kesimlere değinmiyor.
TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde emeğin milli gelirden aldığı payda yaşanan gerileme 2016’dan itibaren hızlandı. 2016’da yüzde 32 olan emek payı 6 yılda 8,3 puan geriledi. Emek payı 2016’daki yüzde 32’den 2022’de yüzde 23,7’ye geriledi.
Sermaye payını temsil eden net işletme artığı ise 2021’de yüzde 43,9 olurken 2022’de yüzde 46,9’a yükseldi. 2016’da yüzde 41,6 olan sermaye payı 6 yılda 5,3 puan yükselmiş oldu.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) geçen ay açıkladığı ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO 500)’ araştırmasının 2022 yılı sonuçları da benzer bir sonuca işaret ediyor.
2018’de yüzde 10,9, 2019’da yüzde 21,3, 2020’de yüzde 30,3, 2021’de yüzde 39,7 olan net katma değerden şirketlerin kâr olarak aldığı pay, 2022’de patlama yaparak yüzde 54,5’e yükseldi.
2018’de yüzde 54,7, 2019’da yüzde 51,5, 2020’de yüzde 44,5, 2021’de yüzde 32,2 olan net katma değerden işçilerin ücret olarak aldığı pay ise 2022’de yüzde 26,9’a kadar geriledi.
2022’de İSO 500’de çalışan başına ödenen ücret yüzde 78 artarken toplam dönem kârı (vergi öncesi) geçen yıla göre yüzde 121 artışla 485,4 milyar TL’ye yükseldi.
Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarında bile ücretlerin, düşük hesaplandığı yönünde yoğun şüpheler olan resmi enflasyona yakın oranda arttığı görüldü.
Borsa İstanbul verileri de, şirketlerin bu dönemde büyük kâr artışlarına imza attıklarına işaret ediyor.
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre, borsadaki şirketlerin 2022 yılı 12 aylık MKK Kâr Endeksi, bir önceki yılın aynı dönemine (2021 yılı 12 aylık) göre yüzde 249,39 artış gösterdi.
Şirket kârlarında yaşanan patlamanın yanı sıra gayrimenkul fiyatlarının katlanması da hem barınma krizini hem de zenginin daha da zenginleşmesini beraberinde getirdi.
Şimşek’in açıklamalarında ise bu dönemin gerçek kazananlarına değinilmiyor.
ENFLASYONUN MAĞDURU KİM?
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin, enflasyonun mağduru olan ve milli gelirden aldığı pay düşen ücretli kesime “hadi kemer sıkıyoruz” demenin “suçlusu olmadığı bir sürecin bedelini ödetmek” anlamına geleceğini söyledi.
IMF’nin Ekim 2022’de yayımladığı küresel ekonomik görünüm raporunda gelişmiş ülkelerdeki son enflasyon artışında bir ücret-enflasyon sarmalının etkisinin bulunmadığına işaret edildiğini hatırlatan Elgin, enflasyondaki artışta şirketlerin kâr oranlarındaki artışın etkisine dair dünyada çalışmalar yapıldığına işaret etti.
Elgin, zaten düşük olan ücretleri daha fazla baskılamak dışında servet vergisi, gelir transferi ve astronomik kârları sınırlamak gibi alternatif politikaların dünyada iktisatçılar tarafından gündeme getirildiğini ancak Türkiye’de hükümetin bu tür politikaları gündemine almadığını vurguladı.
ÜCRETLERE YÜKSEK ZAM MI YAPILDI?
Greenwich Üniversitesi’nden Dr. Cem Oyvat da Şimşek’in ücretlere yüksek zamlar yapıldığı sözünün doğru olmadığını belirterek, “Türkiye, bilakis ücretliler aleyhine, yakın dönemde görülmemiş bir bölüşüm şoku yaşadı” dedi.
TÜİK’in mevsimsellikten arındırılmış verilerine göre pandemi öncesi, yani 2019’un son çeyreğinde yüzde 31,5 olan ücretlilerin milli gelirden aldığı payın 2023’ün ikinci çeyreğinde yüzde 28,4’e kadar gerilediğini belirten Oyvat “Üstelik bu yüzde 28,4’ün içinde sadece maaşlar değil, EYT düzenlemesi sonrası erken emekli olanlara yapılan kıdem tazminatı ödemeleri de var. Yani son dönemde ücretlerdeki artış bilakis üretkenlikteki artışın çok altında gerçekleşti” ifadelerini kullandı.
Asgari ücretlilerin durumda da ciddi bir fakirleşme gerçekleştiğine dikkat çeken Oyvat, 2019 Eylül’ünde asgari ücretin TÜİK’in belirlediği açlık sınırının 0,98’ine denk geldiğini ancak bu oranın 2023 Eylül’ünde 0,86’ya kadar düştüğünü söyledi.
YÜKSEK ENFLASYONUN NEDENİ ÜCRET ARTIŞLARI MI?
Enflasyondaki patlamanın temel nedeninin döviz kuru şokları olduğunu, iktidarın 2021 yılında piyasaların tam tersine olacak şekilde faiz indirme yoluna giderek ülkeyi bir enflasyon-döviz kuru sarmalı içine soktuğunu, şimdi de bu sarmaldan çıkmaya çalıştığını belirten Oyvat, enerji fiyatlarındaki artışların da durumu Türkiye için daha da kötü hale getirdiğini dile getirdi.
Kur korumalı mevduata (KKM) da işaret eden Oyvat “İktidarın şimdi kurtulmaya çalıştığı KKM, bir dönem kur şoklarını frenlese de, belli kesimlere servet aktarımına yol açarak cari açığı ve buna bağlı kur şoklarını besliyor” dedi.
Ücret artışlarının da artan maliyetler üzerinden enflasyona bir etkisi olduğunu ancak bu etkinin sınırlı olduğunu öne süren Oyvat, “Dahası enflasyon bu kadar artmışken, ücretleri belli bir oranda arttırmanız kaçınılmaz. Mevcut durumda ücretlilerin boğazını daha fazla sıkamazsınız” dedi.
Yıllık fiyat artışlarının (GSYH deflatörüne göre) milli gelirin hangi gelir kalemlerine yansıdığına bakıldığında 2022 yılı boyunca ancak ortalama yüzde 20’sinin ücretlere yansıdığının görüldüğüne dikkat çeken Oyvat, “2023’in ikinci çeyreğinde fiyat artışlarının yüzde 45’i, yani 25,5 puanı, ücretlere yansımış. Ancak 2023’in ikinci çeyreğinde enflasyon bilakis geriledi ve ayrıca bu yüzde 45’in içinde yine EYT düzenlemesi sonrası erken emekli olanlara yapılan kıdem tazminatı ödemeleri de var. Seçim sonrası gelen kur şokunu takip eden enflasyonun, 2022’de olduğu gibi küçük bir kısmının ücretlere yansıdığını tahmin ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
GÜNDEM
52 dakika önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
20 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
3 gün önce